05 Aralık 2012

Zarfa değil mazrufa bakanların kalemi



Geçenlerde yukarıda fotoğrafı görülen bir zamanların (1960'lı, 1970'li yılların) öğrenci işi bir 'Pelikan 120' buldum. Bu nedenle olsa gerek yeniden Pelikan hakkında düşünmeye başladım.

Pelikan, üst, orta sınıf veya öğrenci kalemi demeksizin standart bir kalite tutturmuştur her zaman. 'Standart kalite' tabiri kimilerince 'asgari yeterlilik' olarak algılanıyor, ama Pelikan söz konusu olduğunda öyle değildir. Pelikan'ın standart kalitesi 'birinci sınıf' anlamına gelir. Bu nedenle Pelikan'ın en ucuz, en dandik dolmakaleminde bile yazım rahatlığını garanti eden şahane bir uç ve damak sistemi bulunmaktadır.

Pelikan posteri, Herbert Leupin (1952)

Peki ama dolmakalemle ilk defa tanışan meraklı genç nesiller ile Pelikan arasındaki mesafe neden büyük? Teknik anlamda her zaman kazanan Pelikan'ın belki de kaybettiği tek yer tasarım.

Pelikan, şirket politikası olarak 1950'lerin tasarım kurgularının çevresinde dönüp duran ve kırılması güç bir yapıya sahiptir. Pelikan, mühendislerini tasarımcılarını kendi içinde yetiştirip, dış dünyaya yüz vermeyen inatçı ve çok gururlu bir şirket. Son yıllarda yaptıkları yenilikler (dolmakalem dünyasında zaman çok ağır işler, son yıllar deyince 1984 sonrasını anlatmak istiyorum) Japon ustalarıyla işbirliği içinde olmaları, "Bu kalemleri Pelikan mı yapmış?" dedirtecek yeni koleksiyonlar üretmeleri bile durumu çok değiştirmedi. Gençlere yönelik her Pelikan girişimi (Pelikano serisi, Level 65 - ki Level 65'lerde Pelikan logosu bile yoktur, o denli minimalisttir) ne yazık ki son derece başarılı teknik altyapısına (dolum sistemi benzersizdir) ve uç kalitesine rağmen yaygınlık kazanamadı, üretimden kaldırıldı.

Swatch saatleri ile aynı yıllarda ortaya çıkan (1980'ler) ve kalem dünyasında devrimci tavrıyla dikkat çeken, şeker renkleriyle, keskin ve yuvarlak hatların birlikteliğiyle ünlü Lamy Safari modeli büyük bir hayran kitlesi kazanmış durumda. Rengarenk Lamy Safari'ler, aksayan teknik mimarisine rağmen (problemli uçlar, tıkanan damaklar) giderek sayısı artan (fanatizme varacak ölçüde) tutkunlarının olması belki de Pelikan'ı keşfedecek nesillerin önünü kesti.

Pelikan, en iyi olduğu konuda, yani geleneksel klasik dolmakalem üretiminde daima üst sınıfta olacak. Bu noktada şirket olarak gurur duyacakları haklı bir ünleri var. Değişim ve tasarım konusunda ise durumu çok karışık.

Ama çağdaş tasarım konusunda  Pelikan'ı eleştirmek onu sevmeye hiç engel değildir.

Pelikan zarfa değil mazrufa, görünene değil, görünmeyene bakanların, merak etmeyi bırakmayanların kalemidir.


Okumalık: Why Pelikan? (Mark Van Blargan)

20 yorum:

  1. Ortaokul yıllarımdan sonra ilk dolmakalemimi üç ay kadar önce satın aldım.
    Gittim kendime kıpkırmızı metal bir 'Online' marka dolmakalem seçtim. Alman markasıymış.
    Ucuz değildi...hatta 'orta karar' sayılır güzel bir dolmakaleme göre.
    İlk günler çocuklar gibi sevinçliydim, tüm toplantılara dolmakalemimle girip sürekli not almak için fırsat kolluyordum.
    Hatta, üç renk mürekkep kartuşu alıp -tabi ki 'Pelikan' marka, hangisini kullansam? diye düşünüyordum.
    Her şey iyiydi, hoştu da...yazmaya başlarken takılmaları, mürekkep gelmemesi, İlk harfleri yinelemek zorunda kalmam, elimden bir dakika bıraksam, tekrar yazması için bir kaç kez kağıt üzerinde dolaştırmak zorunda kalmam beni hayal kırıklığına uğrattı.
    Geçenlerde Pelikano'nun pembe renkli-F uçlu dolmakalemini oldukça uygun fiyata aldım.
    Aman Tanrım!
    Ne takılma, ne donma, ne bir sorun.
    Kağıda dokundurduğum an yazmaya başlıyor.
    Akıyor, bir an olsun takılma-atlama yapmıyor.
    Hafif de, parmaklarımı-elimi yormuyor.
    Çok da güzel görünüyor :)
    Bu sebeple, -her ne kadar dolmakalem işinden pek anlamasam da- benim tercihim bundan sonra hep 'Pelikan'dan yana olacak.
    Gerçekten çok uygun fiyatlı ve birinci kalite ürün.
    İçimden paylaşmak geldi yaşadığım deneyimi.
    Belki birileri okur da, gidip süslü-püslü ama üçüncü kalite bir dolmakaleme dünyanın parasını vermek yerine, iki fincan kahve parasına ömürlük dolmakalemini Pelikanda alır :)
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, ne iyi yaptınız, fikrinizi, tecrübenizi yazdınız.

      İyi dolmakaleme çileli bir yoldan varınca kıymeti daha iyi anlaşılıyor galiba. Ben küçüklüğü nedeniyle Pelikan M200'ümü sattım bir arkadaşıma (yabancıya gitmedi neyse ki WriteToMeOften aldı). Oysa küçüklük dert mi, şimdi pişmanım! Sonra o Pelikan'ın rahatlığını, hiç yolda bırakmamasını aradım sürekli. Geçen gün onun kadar küçük bir Pelikan 120 buldum, ve çocuklar gibi sevindim. (Artık küçüklüğü dert etmiyorum.)

      Sil
    2. Evet.., Ne güzel dolmakaleminizi bulmuşsunuz. Pelikano P480 güzeldir. Ucu harikadır. Sar bir Pelikan dedin mi, bilirsinki yazma çizme derdin olmaz, güvenle kullanırsın.
      Tebrik ederim. Her zaman Pelikan Pelikan dır.
      Pelikan Yazar, Yazar, Yazar.....
      Detaylı Pelikano incelemesi için vaktiniz olursa;
      http://yazmakkeyiftir.blogspot.com/2012/11/pelikan-pelikano-p480-dolmakalem.html

      Sil
  2. Pelikan ve Lamy hakkında yazılmış çok güzel bir karşılaştırmalı tarihe dayanan ve çok isabetli tesbitler barındıran bir makale olmuş.
    Hararetle tebrik ediyorum.
    Biliyorum ki bir çok tesbiti kısa ve öz geçmişsiniz. Aslında açılırsa saatlerce konuşulacak, mimariden şehirciliğe, felsefeye ve sanata kadar uzanabilecek geniş yelpazede bir mevzuu.
    Konuya Swatch saatleri de dahil etmeniz karşılaştırmalı tarihi desteklemek için bulunmuş zekice bir gerçeklik.
    Ne demeli gerçekten bizi aydınlattınız.
    Ellerinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Ali BEy. Haklısınız, mesela Bauhaus akımına hiç girmedim. "Dolmakalem mimarisi" üzerine ayrı bir yazı yazmak istiyorum. Ama daha öğrenmem gereken çok konu var.

      Sil
    2. Çok ilginç bir konu olur. Hasretle bekleyeceğim. Güzel irdelemeler çıkacak diye düşünmekteyim.

      Sil
  3. Benimde dolma kalemim vardı ama yazım çok kötüydü ve dolma kalem bana göre değildi.Sanatsal anlamda yeteneğim sıfır düzeylerinde.Bu yüzden bir de kalemin açısından görmek lazım.Acaba o kalemle güzel yazılar yazabilecekmiyim görsel anlamda.Onu yapamam.Peki düşünce anlamında çok iyi düşünceleri o kalemle kağıda dökebilirmiyim ? o da yok.Dostum Pelikan başka yerlerde uçtuğun iyi olmuş.Tutan el el değil çünkü :=)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dolmakalem ile yazmak için sanatçı veya asilzade olmaya gerek yok. Her türlü karalama ve kötü yazı da pekala bir dolmakalem ile yazılır ve bence yazılmalıdır da. İyi düşünceler, sanatsal eğilimler... Bunları unutmak lazım. Meselenin özü yazı yazmak, gerisi kuruntudan ibaret bence. Hatta bence 'güzel yazı'dan 'iyi yazı'dan kaçmalı!

      Yazımızı, Barbra Streisand'ın burnunu koruduğu gibi korumalı, onu değiştirip sıradanlaşmak yerine, pamuklara sarıp özgünlüğünü muhafaza etmeliyiz.

      Sil
  4. Ellerinize sağlık güzel bir yazı olmuş. Pelikan işi bu yani dolmakalem diye düşünmüşümdür hep. Bazen iş yerinde de karşılaştığımız olmuştur, kurallara uymaz deli doludur hep eski yöntemleri kullanır bazıları. Bu tarz arkadaşlar hakkında konuşulurken eleştiriler hep şu şekilde biter: "Boşver işini iyi yapıyor!"
    İşte Pelikan da hep bu şekilde canlanıyor benim gözümün önünde işi, tarzının önüne geçiyor.

    YanıtlaSil
  5. İki üç gün önce Ali Bey sayesinde Pelikan Level 65 edindim ve pelikanla tanışıklığımız başlamış oldu. Daha önce Lamy'lere verdiğim paraya acıdım, hedefimde 3-5 kalem vardı ama şimdi ilk sırada Pelikan M200 var...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de Bold uçlu bir Pelikan Level 65 ile yazmaya doyamıyorum. Montblanc böyle keyif vermiyor, onu daha az kullanıyorum. Yapılabilse, Level 65'deki ucu Montblanc'a takmak isterim!

      Sil
    2. Lamy başlangıç için ideal bir kalem.

      Pelikan ile yazmaya başlayanlar diğer dolmakalemleri beğenmekte güçlük çekiyor, standartları çok yüksek!

      Sil
  6. dün, elimde bir lamy vista ile laboratuvarda notlarımı alırken, yolu laba düşmüş bizim profesörlerden biri yazımla pek ilgilendi. "hep dolma kalem kullanırım" havamı yapınca, elimdeki lamy vista kaleme baktı, bunun nesi dolma kalem, "gerçek dolma kalem" yok mu, dedi adam.

    cebimden bir eski parker 180, bir de pelikan 150 çıkardım. 15 dakika amca çocuk gibi o kağıt senin bu kağıt benim yazı yazıp imza attı. eskiden benim şu vardı, bu vardı saymaya başladı.

    ama benim çevremdeki kitle ise, lamy kalemlerimi daha ilgi çekici buluyor.

    şahsen lamy yerine koyacak, kaybettiğimde, düşürüp üstüne bastığımda, biri çok heveslendiğinde tereddütsüz hediye edebileceğim, kolay kolay yarı yolda bırakmayacak nispeten ucuz bir seri kalem henüz bulamadım.

    pelikano kalemleri düşünüyorum ama tasarımı pek hoş gelmiyor bana. evet, tasarım maalesef.

    yoksa pelikanın p sine değişmem lamy kalemleri.

    tasarım hususunda porsche gibi herifler, aynı tasarımı nokta değişikliklerle sürdürüyorlar. bir karakter demek bu. siyah, yeşil ve altın, dendi mi, göz kapalı pelikan denir ona.

    bir de yazının ilk cümlesindeki soruya, kendi çevremden yola çıkarak bir başka cevap vereyim, lamy yi 50-60 tl ye alabilmek var işin ucunda. pelikan alınca insanlar, o tasarımı muhafazakar olan, bakınca pelikan olduğu anlaşılan öz hakiki lüx pelikan turizm kalemlerden almak istiyor. pelikano falan o hissi vermiyor. ve o da en az 150-180 tl demek ki, kimse pelikan aldığında m150 de kalmak istemez.

    ikinci olarak, ister inanın, ister inanmayın, pelikanın marka imajı, dolma kalemi bilmeyen gençler arasında çok kötü. kime pelikan deseniz burun kıvırabilir. sebebi ise, fatih kalemlerinin yanında ösym tarafından bu gençlere her sene sınavlarda verilen pelikan silgiler. silmediği gibi bir inanış çok hakim. oysa gayet iyi siliyor, ales, kpds, biz de giriyoruz o sınavlara yaş gelmiş 30a.

    ama yine de pelikan daha şanslı bir marka türkiye için. parker, pelikan ve scrikss en fazla bilinen markalar. daha ötesini hemen hemen ilgisiz kimse bilmiyor.

    mesela yeryüzünde daha güzel bir marka adı bilmediğim "waterman" dediğimde, anlayan çok az kişi ile tanıştım. ama yukarıda yazdığım üç markadan en az birini bilmeyenle de tanışmadım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim bu güzel yazı için.

      Elbette, marka tanınmışlığı açısından Pelikan çok şanslı, talihsizliği ise doğrudan onunla ilgili olmayan konulardan veya tamamen kozmetik nedenlerden ileri geliyor.

      Lamy daha çok tutuluyor gençler arasında, yukarıda da izah etmeye çalıştım aynı şeyleri yinelemek istemem, fakat bu iyi bir şey aslında. Lamy'nin Pelikan'ın önüne geçmesinde büyük hayır var. Lamy (bilhassa Safari ve Al-star modeli) dünya kalem piyasasını son 30 yıldır heyecanlandıran belki de tek marka! Ama bu durum diğer markaların da yararına.

      Lamy ile unuttukları 'dolmakalem'in farkına varıyor insanlar. Lamy (Lamy derken Safari modelini örnek veriyorum aslında) tasarım ve uygun fiyat konusunda diğer markalardan daha iyi. Lamy Safari gibi saf ve yalın bir dolmakaleme çok yakın örnekler olmasına karşın, diğer modeller Safari'nin biçim-işlev uyumuna erişemediler ve geride kaldılar. Daha uygun örnekler de var, fakat tasarımdan sınıfta kalıyorlar.

      Yazmayı ve düşünmeyi seven insanlar bir süre sonra Lamy'nın aslında düşündükleri kadar 'iyi' olmadığını anlayıp 'daha iyi'sine, çok daha bilinçli olarak (uç, gövde gibi konularda ne istediklerini bilerek) geçiyorlar.

      Lamy ile dolmakalemin farkına varanlar, daha önce dikkat etmedikleri markaların ve yeni bir dünyanın farkına varıyorlar. (Bu dünyada Lamy daha dünkü çocuk sayılır. Ama dünkü çocuklardan öğrenilecek şeyler de vardır.)

      Bu anlamda diğer markalar Lamy'ye destek olmalıdır. Uzun vadede diğer markalar da kazanacak, Lamy sayesinde.

      Sil
    2. ben lamy ile sonradan tanışanlardanım, lamy ile girdiğim bir dünya değil bu. ama o kadar basit, sade, kullanışlı ve tabiri caizse, sahada insanın işini kolaylıkla görüyor ki, geri plana atıyorsunuz kalanları ister istemez. yoksa lamy ile yazmak hiçbir fark yaratmıyor benim için.

      baştan beri lamy ye çok iyi gözle bakmıyorum ben. pelikan'ın kapağını çevir çevir açana kadar, başka kalemi kullanırken başına iş gelecek korkusu yaşayana kadar, kapağını ağzımla açıp, yazıp, kapattıktan sonra masaya fırlatabileceğim, klipsinin yapısı sebebiyle parende de atsam cebimden düşmeyeceğini bildiğim kalem lamy. bunu yaparken ne vektör gibi mürekkep saçıyor, ne scrickssler gibi kırılıyor, ne çizildiğinde insanın içi cız ediyor...

      en iyi yazan kalem, değil. iyi yazan bir kalem de değil.
      en iyi görünen kalem, hiç değil.
      tutacak yerinin yapısı sebebiyle tek açıdan tutuşa izin verdiği için, ergonomik de değil.
      benim gibi adamların göz zevkine hakaret hatta,

      ama yukarıda bahsettiğim şeyi kaldıracak optimum kalem bu. reno toroslar gibi, her işe sürebilirsin. farkı, renk seçeneği daha fazla ve fransız değil.

      konuyu özüne, yani pelikan a getirirsek, yeni pelikanolar mesela, geçen bir tane edindim. lamy den çok daha iyi kalem. ancak dizaynı, çin malı acayip "pilot" kalemler gibi.

      doğrusunu söylemek gerekirse, lamy yerine kullanılır, ama ben pelikan taşıyorsam cebimde, bu kalemi o isme yakıştıramıyorum. bir laf vardır, "mercedes, e serisinden sonra başlar" diye, pelikan da başına m geldiğinde başlıyor.

      yine de kim ne derse desin, isterlerse dinozor çağından kalma densin, klasik bir pelikan, başta yeşil, siyah ve altın rengi ile, dolgun yapısıyla, dolma kalem nedir, sorusunun hala en güzel cevabı benim için. cross falan diyenleri dövmek istesem de, insani yanım frenliyor beni.

      oldukça yüksek meblağlar verebildiğinizde - mesela benim için hayal- zaten artık markanın bir önemi kalmıyor. klipsler dahi değişiyor. pelikan ın 7 harikası, montblanc ın müzisyen serisi ki klipsi sol anahtarı şeklinde olan johann sebastian bach edition gibi, tasarımda yardırıyorlar kaba tabirle, kalitesini zaten sorgulayanı bu kez kesin döverim ama...

      Sil
    3. Biraz da yazma sevinci vermeli dolmakalem.

      Lamy Safari'ler kışkırtıcı renkleriyle insanı yazmaya, daha çok yazmaya, karalama da olsa bir şeyler çizmeye teşvik ediyor.

      Pelikan ise sanki daha sakin, zamanın daha ağır aktığı zamanlara özgü, sadece önemli bir şey olduğunda özene bezene yazalım diye yapılmış gibi.

      Sil
  7. Baştan şunu söylemeliyim,
    Mehmet Bey'in yazılarında ayrı bir lezzet ve letafet olduğu gibi kendisinin bakış açısından sebeple dolmakalem tarihi, felsefesi, sosyolojiye etkisi ve toplum psikolojisi üzerine fırtına yapıla bilen fasıllar açılıyor. Ve de çok iyi tespitlerle yerinde çıkartımlar oluyor yorumlarda da.
    @asturquemandele nin Pelikan'ın nahoş hatırlanması örneğindeki silgi fenomenini Pelikancılare zamanında ben de beyan etmiş ve tepki almıştım.
    Ben de Pelikan'ın altıgen ortası delik bir iple boynuma asılan silgisini pek hoş yad etmiyorum. Fakat yine de hiç silginin olmadığı bir zamanda önemli bir misyonu yerine getirmiştir Pelikan. Mehmet Bey'in söylediği gibi Lamy olmasaydı Pelikan'ı ayıklayabilecek irdeleyecek referans noktamız olmayacaktı.
    Aslında her türlü mesele veya objeyi irdeleyişimiz karakterimizle de ilgili kopyalar içeriyor. Aynı şey tasarımcılar veya mühendisler içinde geçerli. Aslında Lamy 1970 lerin başında modanın dolmakalemler üstünde etkili olacağını keşfederek bu seviyeden profesyonel tasarımcılarla yoluna devam etmiştir.
    Lamy dolmakalemlerin birinci fazı da aynı Pelikan gibidir.
    Burda yazdıklarım sakın "Pelikan'dan başka kuş" ilkesiyle düşünen biri olarak algılanmama sebep olmasın.
    Yapılmış yorumların tamamına ben de katılıyor ve değerli yorumlardan sebeple dolmakaleme bakış açısında farklı köşeler keşfediyorum.
    Tüm yorumcu arkadaşlara da ayrıca teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler Ali Bey, ben de bu güzel yorumları yazıdan üstün tutuyorum ve çok şey öğreniyorum.

      Sil
    2. evvela, fikirlerimizi yazmamıza olanak sağladığınız için, bizim teşekkür etmemiz gerek.

      aslında yazma sevincini dolma kalemden pek almıyorum, belki bu noktada biraz farklı düşünüyor olabilirim. neyle yazarsam yazayım, yazma sevincim var, ama dolma kalemle sevinç yüzümde sırıtmaya, iyi bir kalemle sırıtma daha da büyük bir sırıtmaya neden oluyor. ve sadece "pilot" denilen kalemler elime geçtiğinde yüzüm asılıyor. tükenmezle yazmak bile daha keyifli benim için.

      genelde firmaların tarihsel süreçlerini pek irdelemiyorum, o nedenle bu konularda bilgiler görmek hoşuma gidiyor. biraz daha derine insek, nelerle karşılacağız kim bilir.

      pelikanın iyi bir kalem olduğunu bilmem, çok çok eskilere dayanır benim için. pederin kullanmama izin vermediği kalemlerin tek ortak noktası, hepsi pelikandı. ortası delik silgiler de sanırım sekizgendi, altıgen değil. sildikçe daire formu alır, düştüğünde ise yuvarlanıp macellan kadar gezerdi bunlar. kirli mavi rengi ile, bir fenomen. ama ben onları pelikan olarak anımsamıyorum, emin olamıyorum şu an. pek vaktim yok, bakındım ama bulamadım bir bilgi. anımsadıklarımın üzerinde dmo yazması bir neden olabilir , gerçi dmo ile pelikan ın arası çok iyidir.

      aslında lamy için daha evvel farklı yerlerde de yazmıştım. zaten aşikar bu, insanları dolmakalem dünyasına mıknatıs gibi çekiyor. bizim laboratuvarda biri bu safari dizaynının versatil kalemini kullanmış seneler evvel, hala aklında kalmış. aynı zamanda lamy, pilot kalemlerden tükenmezlere, kurşun kalemlerden eşantiyon kalemlere, kalem toplamayı pek seven insanlarımız için, nispeten ucuza koleksiyon yapmaya olanak tanıyor.

      baklava dilimli bir m215 almak için girdiğim kırtasiyeden, 5 lamy ile çıktığımı anımsarım aynı fiyata. lamy sevmememe ve pelikan a tapmama rağmen. ve şu var, piyasadaki belki de en saçma dolma kalemlerden olan parker vektör dahi, yazarken dolma kalem kullanmamış insanı büyüleyebiliyor.

      online, vektör ve duruma göre lamy, pek mühim bir durum yoksa sabit hediyelerimdir benim. alışılmadık bir renk içeren kartuşla hediye ettiğimde insanları büyülemek için kafi bunlar.

      neticede pelikan için belki de en geçerli olan, en azından bizim memlekette, işin içine girmeden bilinmeyen bir durumda olması. az çok fikri olan, dolmakalem diyince, mont blanc ve her kırtasiyede gördüğünden cross diyor hemen. pelikan, dediğinizde burunda bir kıvrılma görüyorsunuz. temple of artemis i açıp gösterdiğinizde internetten, bir duralıyor evvela, o kadar uçmaya da gerek yok, m400 tospağa kabuğunun rengi benim, diyen kalemde yok.

      esasında belki de lamy de bakış açısına yardımcı olursa,

      klasik dolma kalem algısına sahip insanlarda bir şaşırmaya neden oluyor başta lamy ve diğer özgün tasarımlar. dünyada her şey gelişirken, her şey iyileşirken, her şey tasarımı öne almışken, nedendir bilinmez, dolma kalem bir nostalji öğesi olarak algılanıp, sanki değişemez bir imaja sahipmiş gibi kalıyor kafalarda. kimi açılardan kalmasını da savunabiliriz. ama öyle kalmasını "beklemek" saflık olur.

      pelikan da 60 yıl önceki tasarımında değil, ufak müdahalelerle sürekli güncelliyor aslında kendini. kapağının üstü artık oval değil mesela. sheaffer gördüğünüzde tanırsınız, parker ın oku en bilinen klipstir, scrikss in s si vardır malum, pelikan ın gaga şeklindeki klipsini ise, pelikan kullananların büyük kısmı da dahil olmak üzere, tanıyan-bilen çok çok az. bilmeyenler de genelde, "pahalıysa iyidir" düşüncesi ile edinenler. biri bizzat benim hocalarımdan.

      toparlarsam, aslında bu yazının başlığı pelikanı tam olarak anlatan ifade. pelikan kullananın amacı, yazmaktır. 1950 modeli dahi aynı nible, gık demeden yazıyorsa, pelikan2ın amacı da kesinlikle yazmaktır.

      ama bir toledo olsa, fena olmazdı şimdi...

      Sil