İlhan Berk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İlhan Berk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Haziran 2014

Sahiden hiç içini dökmez Enis Batur

Kâğıthane'den aldığım defter.



Kadim bir arkadaşım bu sabah dedi ki: İlhan Berk'in Enis Batur'a mektuplarında şöyle bir cümle var: "Sen içini dökmezsin, asker çocuğusun," diyor. Sahiden yazılarında hiç içini dökmez Enis Batur. 

Ben de, “Babam askerden de beter. Bu yüzden kendimi anlatmakta hep zorlandım. ‘Ben’ demek için çok uzun zaman geçmesi gerekti. Enis Batur'u belki de bu yüzden ‘yakın’ buluyorum.” dedim ona. Bunun üzerine Enis Batur Zirvesi’nde tanıştığımızı hatırlattı canım dostum. Seneler seneler evveldi... Hatırladım.

Dökmeyi bilmek önemli. Mürekkebi düşünelim. Dökülmeyince, kimse bilmez, kimse tanımaz, kimse anlamaz. Dökülünce ya leke olur ya cümle. İkisi de güzel.

Öyleyse mektup yazmalı.

07 Temmuz 2012

Defter, Dolmakalem, Kahve

Lamy, Pilot 78G, Sheaffer NoNonsense, Aniki Navigator defter Jimmy Lens, Ina’s 1969 Film, No Flash, Taken with Hipstamatic Lamy Safari, Pilot 78G, Sheaffer NoNonsense, Aniki Navigator defter

Defter, dolmakalem ve kahve üçlüsü adeta bir ayine başlangıç için gereken malzemeler benim için.

Masanın biraz ötesinde çarklar giderek hızlanıyor. Yelkovan aklını yitirmiş, bir yere yetişmeye çalışıyormuş gibi davranıyor. Saniye köle gibi her isteğe evet diyerek koşuyor, kendisine bile faydası yok oysa.

Kahve azalırken, zaman yavaşlıyor, dolmakalem ruhun bir parçası gibi yazdıkça defterdeki sayfalar azalıyor.

Yazı ile zaman arasındaki bağlantıyı görüyorum o güzel saatte.

Zamanla akıyor mürekkep, kağıt zamanla doluyor, el zamanla yazıyor.

Ya aklımıza ne oluyor zamanla? Bilmiyorum.

Zamanla daha çok bildiğimizi zannediyoruz. Belki de bu doğru değildir, belki ağaçlardan, sulardan çok daha az şey biliyoruz.

Ama yazmanın faydası saymakla bitmez, bir mürekkep damlası bile cahilliğimizi, ne kadar az bildiğimizi yüzümüze vuruyor sanki.

O zaman İlhan Berk'ten bir şiir okumak iyi geliyor, işte:

BİR ORMAN

Hanginiz aklınıza getirdiniz.
Benim bir gün insanlığımı
Bitkilere hayvanlara kadar
Bir gün tutup genişleteceğimi
Bütün bu dünyaya saracağımı sonra da

Şu esen rüzgâra bıraktım işte
Yaşayan duyan her şeyimi
Onların hesabına yaşayacaklar bundan sonra
Ellerime saçlarıma kadar
Her şeyim dünyada

İlk defa bu kadar iyi farkediyorum
Bu yüreği param parça uçan kuş
Bu çamur gibi gökyüzü
Bu deniz, bu garip karınca
Cihanda ümit ölmez deyip yaşamışlar

Her şey bir başına yaşamış bundan önce
Toprakta bir başına yürümüş kökler
Gecenin içinde bir başına uzamış ovalar
Yalnızlıklarını duyurmayacağım bundan böyle
Bir daha hiçbirine

Yeni yeni anlıyorum
Her şey şu gecelerin içinde oluyor
Aydınlığa her şey hazır çıkıyor
Su geceleyin yürüyor dikkat ettim
Geceleyin biz uyurken ağaçlara

Hiç unutmam bir gün geç vakit
Tam benim geçtiğim zamana rastlamıştı
Büyüme saati bir ormanın
Şöyle iyice dinlesem sanırım artık
Bütün ormanları büyürken duyarım

Beni beklemişler kardeşçiğim
Beni bu ağaçlar, nehirler, gökyüzü
Geleyim anlatayım diye bir gün kendilerini
Bir kere girdikten sonra şiirlerime
Bilmişler bir daha ölmeyeceklerini

                      ('Günaydın Yeryüzü' kitabından)






13 Kasım 2010

Bir teğmenin seyir defteri




Defterler beni heyecanlandırır. Boş bir defter ise korkutur biraz. Senelerdir yazamadığım defterler birikti evde. Ne zaman yazarım bilmem, belki çocuklarıma kalacak bu güzel defterler. Neyse bugün finebooksmagazine.com sitesinde gezinirken (aslında kitap arıyordum) bir teğmenin seyir defterine rastladım.




Defterin kapağını görünce aklıma İlhan Berk'in defterleri ve defter kapakları geldi. YKY iyi ki basmış bu kitabı. İlhan Berk'in bir şair olmasının yanında bir ressam olmasını da önemsiyorum elbette. Ancak sadece resim değil, yazı sanatının, kendine özgü bir hat sanatının güzel örneklerini de vermiş bir bir sanatçıdır kendisi. Şiiriyle de bağlantılıdır bu resimler ve yazılar. Yazının şiiridir, şiirin de resmidir gördüklerimiz. Zaten yazının temelinde resim yok mudur?