mürekkep etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mürekkep etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

04 Mart 2022

Emekle Güzelleşen Bir Kalem: Lamy Safari*


 

İyi kalem kişisel bir nesnedir, üretiminde el emeği varsa daha değerlidir ama her şeyi değerli kılan şey emek ve harcadığınız zamandır

İlk sahne 1980 yılında, daha üçüncü sınıftayım ama deli gibi çizgi roman okumaya başlamıştım. Pazar günleri okul arkadaşlarımla buluşur hem konuşur hem takas yapardık. Büyük merak ve heyecanla yeni maceraları okumak için eve dönerdim. Sonra odama kapanıp okumaya dalar, yemek yemeyi bile unuturdum. Daha 10 yaşında başladığım bu macera şimdi Ken Parker ile birlikte çeşitli Güney Kore ve Japon mangalarıyla eskisi gibi devam ediyor. Moebius gibi beni başka dünyalara götüren çizerlere hayranım. Kitaplığımdaki her çizgi romanda büyük bir emek olduğunu biliyorum.

İkinci sahne basın tarihinde “ansiklopedi savaşları” diye anılan dönemde geçiyor. Üniversite öğrencisiydim ve Büyük Larousse için biriktirdiğim kuponlarla (1993’ün ilk aylarından itibaren) Cağaloğlu’nda Milliyet gazetesinin binası önünde yeni ciltler için kuyruktayım. Neredeyse Cezeri Kasım Paşa Camii önüne kadar uzanan o kuyrukta yine merakla beklerdim. Her ansiklopedi cildi bir coşku kaynağıydı. Eve gider maddelere bakar, bir ay boyunca sırasıyla merak ettiklerimi okurdum. Devasa bir dergi gibiydi Büyük Larousse ve diğer gazetelerinin verdiği ansiklopedilerden daha iyiydi. Şimdi bile, her şey internette olmadığı için faydalandığım çok değerli bir kaynaktır. Gazeteyi de okuyordum. En sevdiğim sayfa kültür sanat sayfasıydı, en sevdiğim yazarlar da Hasan Pulur, Duygu Asena ve Zeynep Oral’dı. Takım tutmazdım ama İslam Çupi’nin yazılarını okumayı severdim. Bir yıl sonra inanılmaz bir şey oldu önünde sıraya girdiğim gazetenin arşivinde işe başladım. Böylece İslam Abi ile oturup sohbet etme şansına da eriştim. Bugün de her gün aynı merakla gazete okumaya devam ediyorum. Artık daha iyi biliyorum, her iyi gazetede büyük bir emek var.

Üçüncü sahne Ağustos 2012’de, Cihangir’de bir kafenin üst katındayız. Memleketteki ilk kalem toplantısını şimdi ülkemizin en eski telif ajansını yöneten arkadaşımla gerçekleştiriyorum. Sadece iki kişiyiz, arkadaşıma dolmakalemleri anlatıyorum. Elimde sarı renkli bir Lamy Safari bir de siyah Pilot 78G var. Arkadaşımın gözü ise Safari’de. Daha sonra meraklı olduğunu bildiğim başka arkadaşları da davet edince sadece birkaç haftada sayımız önce altıya çıkıyor, sonra kafenin üst katını kapatacak kadar çoğalıyoruz. Bazı arkadaşlarım sadece meraktan gelirdi, hiç dolmakalem kullanmayanlar vardı, hatta yazı yazmayı hiç sevmeyenler de vardı. O dönem sevdiklerime birer Safari armağan ederdim. Yıllar sonra o yazı yazmayı sevmeyen arkadaşlarımın, kendi kişiliklerine ve zevklerine uygun yeni kalemler taşıdıklarını daha da önemlisi yazı yazmayı sevdiklerini gördüm. Ellerinde kalemlerin izi vardı, ateşi almışlar ve büyütmüşlerdi.

Safari modeli çok ilginç bir kalemdir, güzel bir başlangıç için sıçrama tahtası gibidir. Her Safari kendine özgü tasarımıyla uzaktan tanınır, renkleri çarpıcıdır. Çizgi romanları andıran keskin çizgileri vardır. Modüler yapısıyla parçalara ayrılabilir, ucu kolayca çıkar, kolayca temizlenir.

İlk Lamy Safari, 1980’de Frankfurt Fuarı'nda tanıtıldı. Ancak tasarım aşaması 1975’te başlamıştı. Tüketici psikolojisi uzmanı Prof. Dr. Bernt Spiegel, Lamy firmasına danışmanlık yapıyordu. Şimdi 95 yaşında olan Spiegel, firmaya gençlere yönelik bir kalem yapılmasını önerdi. Çocuklar kullandıkları kalemi severlerse ömür boyu aynı markaya sadık kalacaklardı. Bunun üzerine bağımsız tasarımcı Wolfgang Fabian ile görüşüldü. Fabian da istendiği gibi 10-15 yaşlarındaki çocuklar için ele rahat oturan ve yazarken parmakların kaymayacağı bir kalem tasarladı. (Wolfgang Fabian daha sonra Lamy için Safari’den ilham alan ama daha kaliteli malzeme kullanılan muhteşem AL-star ile birlikte logo, swift ve tipo modellerinin tasarımlarını da yaptı.)

Çelik uçlu Safari’ler uygun fiyatlıydı, ergonomikti, sağlamdı ve uç değişimini çocuklar bile yapabiliyordu. Ancak başlangıçta kimsenin ilgisini çekmedi. Oysa Lamy sabırlı bir firmaydı, eleştirilere ve satış grafiğinin düşük olmasına hiç aldırmadı, üretime devam etti. Safari iki yıl sonra gençler arasında popüler oldu. Ardından vizyon sahibi büyükler de ilgi gösterdi.

Macera tutkusuna gönderme yapan zeytin yeşili Savanna Green erkekler için, kiremit rengi Terracotta da kızlar için üretilmişti. Her yıl yeni bir renkle çıkan Safari tasarımı her zaman taze kaldı. Bu yıl ise ilk çıkan renklere sahip modeller yeniden üretildi ve bazı meraklılar 40 yıl sonra lise yıllarını hatırladı. Ben de 2013’te çıkan sarı renkli Safari’yi saklıyorum, üzerinde emek var.


Haftanın mürekkebi: Graf von Faber-Castell Stone Grey

Gri renkli mürekkep sevenler için bulunmaz bir nimet. Graf von Faber-Castell üst düzey yazı ürünleri için özelleşmiş bir marka. Taş grisi renk, kurşunkalemin kâğıt üzerindeki o eşsiz grafit rengini andırıyor. Cam şişe de çok kaliteli, ağır ve şık. 

 

*Milliyet, 26 Aralık 2021


 

31 Aralık 2019

"Geçen gün ömürdendir"

 
"Yeniyiz zannedende yeniye hiç yer yok, insan eski bir tekrar, eski bir ezber."

 Şule Gürbüz, Öyle miymiş?, s.168

07 Mayıs 2019

Mayıs Rüzgârı, Siham-ı Kaza ve Sidharta


Eskiden ara sıra bir haiku yazardım, şimdi her gün yazıyorum. En kısa şiir biçimi olan haiku Orhan Veli Kanık ve Roland Barthes gibi sevdiğim pek çok yazarı ve düşünürü etkilemiş. Basitliği, sadeliği ve kuralları bir yana haiku sanatı yüzlerce yıllık tarihi ile aslında hiç de basit ve sade bir şiir biçimi değil. Haiku bir hayat tarzı aslında.

Haiku yazmaya başladığımdan beri, çevreye daha dikkatle bakar oldum. Bir serçe, gündoğumu, yere düşmüş bir yaprak, gökyüzündeki bulutlar, yağmurun güzelliği, rüzgâr, günbatımı, kanepede uyuyan kedi, ağaçların renkleri ve ay ışığı gibi nereye bakarsam bakayım hayatın devam ettiğini, tabiatın her zaman değiştiğini görüyorum.

Tarih eğitimi alanlar da günümüze ve geçmişe bakışta benzer bir farkındalık yolunda ilerler. Prof. Dr. Kemal Beydilli hocamızın bir dersinde Osmanlı - Lehistan ilişkilerini incelerken mizah yoluyla anlattığı tarihi bir olay geliyor aklıma, olayın kendisi hiç önemli değil aslında buradaki bakış çok önemli. 

Bence günlük hayatımıza da böyle, tıpkı bir bahçeye, bir ormana bakar gibi, mevsimlerin değiştiğini ve nelerin gelip gittiğini görmek için biraz uzaklaşıp kanat çırparak uzaktan bakmalı, mesafe bırakmalı ve dikkat etmeliyiz. Göreceğimiz şey hakikattir; değişim kaçınılmaz, değişime engel olunamaz. 

Benzer şekilde Gılgamış ölümü yenmek için mücadele etse de başarısızlığa uğrayacağını onun dışındaki herkes biliyordu.

Her şey bir yana bakışımızı netleştirdiğimiz zaman bir mürekkep lekesinde bir ömür (Nef’î) veya bir tohumda koskoca bir ağaç görebiliriz:

SİDHARTA 
 
niyagrôdhâ
koskoca bir ağaç görüyorum
  ufacık bir tohumda

o ne ağaç ne tohum
om mani padme hum (3 kere)

sidharta buddha
ben bir meyvayım
 ağacım âlem
ne ağaç
 ne meyva
ben bir denizde eriyorum
om mani padme hum (3 kere)  
 
(Asaf Halet Çelebi, 1953) 

09 Kasım 2018

Turnalar


İnsan bazen yazmak istemiyor, sadece mürekkebi kâğıda dökmek, kâğıdın da turna olup uçmasını istiyor.

25 Ocak 2018

Mürekkep


Kelimelere bakıp alfabe ile sohbet etmek.
Gri.
Ağaçlar.
Orman.
Kağıdı çok seven bir mürekkep varmış.

Yazı yazmayı unutanlar çokmuş.
Kanatları yanık bir harf düşmüş denize.
Defterler kalbimizde bekliyormuş.
Sözleri olmayan bir şarkı çok uzaktaymış.

13 Mayıs 2017

Alo? Acil Mürekkep Lazım!




Neden bizim kırtasiyelerde böyle eğlenceli afişler, çizimler olmaz?

Vitrini güzel olan kırtasiye de çok azdır. Bir kırtasiyeden içeri girdiğinizde boşluk da göremezsiniz. Her yer kutularla doludur. Güzel bir resme, çizime, fotoğrafa rastlamak zordur.



İyi biliyoruz ki kalem, mürekkep, kâğıt ve diğer kırtasiye ürünleri hep ticari ürünler. Sonuçta bir şeyi beğendiğimizde parasını verip alıyoruz. Yine de gözden kaçan bir gerçek var: Kalemseverler, para makinesi değil, yazı araç gereçlerine ticari bir ürün gibi bakmaz, bakamaz. Yazı kültürüne aşina bir insan kırtasiye ürünleriyle gönül bağı kurar.

Dolayısıyla mizahın, gülümsemenin çok uzağında olmak ruhumuzu karartır.



Hem biraz gülümsemenin kime ne zararı var?



Bu arkadaşları da Ali İkizkaya'nın kedilerine benzettim nedense.

11 Mayıs 2017

Kalem Satın Alma Hastalığı



Geçen hafta "40 tane dolmakalem neyime yetmiyor, artık kalem almayacağım" diye kendi kendime söz vermişken fiyatı da uygun olan şahane bir kalem görünce kendimi kaybettim ve aldım.

Önceki akşam Parker kalemlerinin yenilenmiş yüzüyle meraklılara sunulduğu akşam, Prof. Dr. Muhittin Şimşek ile bu konuyu da konuştuk. Kendisine, keşke bütün hastalıklar böyle olsa, dedim. (Muhittin Beyin koleksiyonu benim kalemlerimin en düşük ihtimalle 10 katıdır belki, o daha uç bir noktada.)

Öte yandan, neden kalem diyorum da "Mürekkep satın alma hastalığı" demiyorum? Ya da "Defter satın alma hastalığı"? Çünkü çoğumuz iyi defterin ve  iyi mürekkebin peşinde kalemler kadar koşmuyoruz. Bu değerlendirme de küçük bir özeleştiri olsun. Mürekkep şişeleri ve defterler de kalem kadar itibarlı olur inşallah.

Hâl böyle olunca Ekşi Sözlük'teki "kitap satın alma hastalığı" adında çok sevdiğim bir başlık geldi aklıma. (Sözlükte kalem satın alma hastalığı başlığı da var ama o kadar ilgi görmemiş.) Aslında pek çok açıdan kalem ile kitap birbirine çok benziyor. Satın alıp da okuyamadığımız kitaplar, alıp kullanamadığımız kalemler var.


Orada yazmıştım, bir parçasını buraya da alayım:

İflah olmaz bir derttir bu, son sözü Fuzuli üstadımız bir gazelinde yüzyıllar evvel söylemiş zaten:

"hâsılım yoh ser-i kûyunda belâdan gayrı
garazım yoh reh-i aşkında fenâdan gayrı"

08 Mayıs 2017

Sıradışı Mürekkep Şişeleri


Montblanc'ın bu mürekkep şişesini daha önce hiç görmemiştim.

Tombik gövdesiyle oldukça güzel görünen bir mürekkep şişesi.


FİLLİ BOYA

G. Bouhon

Bira şişelerine benzeyen ilk mürekkep şişelerini gördüğümde şaşırdığımı itiraf ediyorum. Ancak şimdi alıştım. Bir zamanlar bu tarz mürekkep şişelerinden çok üretilmiş. Avrupa müzayedelerine meraklı olanlar çokça görebilir. G. Bouhon şişelerindeki fil çok iyi bir fikir. Mürekkebin uçmayacağı garanti edilmiş! Önce gözler ikna olmalı.

Bogaerts


Çini mürekkebi ama görünüşe aldanmayın. Bu mürekkep şişesi Hollandalı Bogaerts firmasının ürünü.

Pelletier


Coca-Cola şişelerini andıran bu şişe de şaşırtıcı.

Firma ise Belçikalı Pelletier firmasının ürünü.

J.Herbin


Bir zamanlar J.Herbin firmasının mürekkep şişeleri böyleymiş.

Kraliyet mürekkebi, haliyle güzel görünüyor.


 Günümüzde Iroshizuku ile fırtınalar estiren Pilot da klasik tavırdan biraz ayrışan çeşitli mürekkep şişeleri üretmiş. Çok örnek var ama yukarıda görülen örnek en beğendiğim.



Önce Kutman sanıp çok şaşırmıştım, değilmiş, Klutman yazıyormuş. (Bilindiği Kutman'lar şarapçılıkta yüzyıllık bir mirasın sahipleri.)

Şişeye böyle bakınca mürekkep içmek anlamlı geliyor.

Şurup gibi mürekkep: Luctor

Görülen örneklerden de anlaşıldığı gibi bir zamanlar mürekkep bolca kullanılan bir malzeme. Bir litrelik (öğrenciler için hesaplı fiyatı olan) mürekkep şişeleri de kırtasiyelerde satışa sunulmuş.

P.W. Akkerman
Geçmişten günümüze bir şey kaldı mı diye merak edenler vardır belki.

Böyle düşününce aklıma hemen P.W. Akkerman geliyor (kuruluş 1910). Hem eşsiz hem de günümüz için alışılmadık olan tasarımıyla geçmişi yaşatmaya devam eden bir mürekkep şişeleri var.