01 Aralık 2012

Akla kara arasında



Güzel yazı yazan, el yazısı güzel olan insanlara hayranım.  

Ama ben hiç güzel yazmak istemedim.

Haftada bir, dolmakalemi, yazıyı, mürekkebi seven dostlarla bir pastanede buluşuyoruz. Güzel yazmaya özenen arkadaşlarıma sevgiyle bakıyorum. İçimde arada sırada "keşke ben de böyle yazabilsem" duygusu kabarıyor. Ama aslında, kendimi kandırıyorum sadece. Ben hiç güzel yazmak istemedim. 

Bir arkadaşım, geçen gün el yazımı beğendiğini söyleyince çok şaşırdım. Acaba farkında olmadan yazı yazmada ustalaşmış mıydım? Telaşla defterlerime baktım. İçimi kemiren sorunun yanıtını, aynada kendime bakar gibi gördüm: Bir sorun yoktu. Ustalık yoktu. İyi yazamıyordum. Anladım ki, bu fikir, arkadaşımın güzelliğinden ileri geliyordu sadece. Rahat bir nefes aldım.

Güzel yazmaktan hoşlanmıyorum. Hep aynı boyutlarda yazı yazmak bana göre değil. Aynı ritmi tutturmak hele, hiç içime sinmez. Peki ya her defasında aynı harfleri yazmak? Kalsın, istemem. 'Beceriksizliğimden değil' demek isterdim, fakat elbette becerikli değilim, başka nedenleri var.

Ben harflerin farklı hallerini seviyorum. Bin türlü 'a' yazabilirim, bin türlü 'b' yazmak isterim. Harfleri sıkıntı verici kalıpların dışında, bazen eğri, bazen yamuk yazmayı severim, bu özgürlüktür benim için. Bu yüzden her zaman aynı şekilde yazmak bana göre değil. Ne yapayım, canım sıkılıyor, aynı hali görmek içimi daraltıyor. Yazı da, mürekkep gibi akmalıdır. Harflerimiz asker değil. Yazı sivil olmalı, gönlünce akmalıdır. Zaten emir-komuta zincirine uymaz harfler, çıplaktır, utanması da yoktur. 

Yazı yazmayı seviyorum. Daha çok çizgisiz, ak kağıtlara yazmayı seviyorum. Mürekkebin kağıdın üzerine dökülmesinden acayip bir şekilde hoşlanıyorum. Mürekkebin kağıdı öperek dağılmasını seviyorum. Dolmakalemin içindeki fikir yumaklarını çözmekten hoşlanıyorum. Aklımda gezinen kimi boş, kimi saçma düşüncelerin ve boş hayallerin kağıdın yüzeyinde belirmesini seviyorum.  

Yazı yazmanın kendisi güzel, yazının güzel olması gerekmiyor.   

Lakin, güzel yazan, el yazısına özenen insanlara hayranlığım devam ediyor, orası ayrı.

20 Kasım 2012

Dolmakalemin bilinmeyen özellikleri


Geçenlerde twitter'da şöyle bir cümle gördüm: "Bu çağda dolmakalem kullananlar var, utanmasalar tüylü kalemle yazacaklar!"


Henri Michaux by Brassaï

Aynı zihniyet bu çağda 'mekanik saat' kullananlara da tuhaf gözle bakıyor. Yarın gazete okuyanlar da tuhaf karşılanacak. Ya kitap okuyanlar? Onlar hepten meczup olacak elbette!

Dolmakalem, ona uzaktan bakanların düşündüklerinin aksine çağdışı bir ürün değildir. 1884'ten beri teknik ve sanatsal yönden geliştirilmekte olan bir yazım aracıdır. 'Bu tuhaf çağda' dolmakalemler için patentler alınmakta, yenilikler yapılmaya devam edilmektedir. Mükemmel dolmakalem henüz icat edilmedi. Gelelim dolmakalemin bilinmeyen özelliklerine:


1. GÜZELDİR


Tasarım açısından göz şenliği yaşatan, ruhumuzu güzelliğiyle besleyen dolmakalemler var. Bu tür dolmakalemlerle yazmanın, bir heykeli, bir sanat yapıtını seyretmesi bile zevkliyken, onunla birlikte yazı yazmanın, kağıda mürekkep düşürmenin bambaşka bir zevki vardır. Tarifi bile güç bir haldir. Yere düşen birisine uzattığınız elin sıkıca tutulması gibidir.


2. DÜŞÜNCELİDİR

Dolmakalem insanın gerekirse kendisiyle hesaplaşmasını öneren ilginç bir yazım gerecidir. Kağıda mürekkep dökülmeye başlar başlamaz türlü türlü düşünceler aklınızda sıraya girer, seçin beğenin, yazın. Bunca hızlı dünyada, düşünmeden yapılan işlerin kalitesiz ve anlamsız oluşuna bir isyandır dolmakalem. Hız yerine yavaşlığın, düşüncesizlik yerine fikrin, uçucu eserler yerine kalıcı olanın yanındadır dolmakalem. Soğuk ve mesafeli, huysuz ve nobran insanlığa bir çağrıdır.



3. SEVGİLİDİR

Dolmakalem aklımızın, kalbimizin kapısıdır, mürekkep bir merdiven, kağıt bir zemindir. Kağıda sürüklenen bizim düşüncelerimiz, kalbimizin sesidir. Yazdığımız bize özgü bir şekillere sahip, bize ait kusurlarıyla birlikte bir bütündür. Öfkeyle yazılmaz, özlemle yazılır, sevgiyle yazılır.




4. HÜZÜNLÜDÜR

Dolmakalem bizim bir elimizde tuhaf bir bağlılıkla durur. Hiçbir nesne dolmakalem kadar bizi doğrudan anlatamaz. Acılarımızı, kırgınlıklarımızı onunla yazarız.  Yazılan, acı yüklü kelimeleri kimse istemez, dolmakalemin derviş ruhu boyun eğer belki, fakat istemez, isteyemez, yapısına aykırıdır: Dolmakalem doğrudur, eğrilmez, hüznü bundan gelir. Dünya yüzünde görmediği, sonuçlarını anlamadığı yazı yoktur.


Scrikss Heritage, 50. yıl

5. BENZERSİZDİR

Dolmakalemin ucu yazım tarzımıza göre zamanla aşınır, o artık bizim dolmakalemimizdir, bize eğilmiştir. Yazı sahibini andırır. Nihayetinde el yazımız da, dolmakalemden güç alarak diğer insanların yazısına benzemez, onlardan ayrılır. Dolmakalem sayesinde çok rahat, çok akıcı yazarız: Harflerin arasında bıraktığımız mesafe, yazma hızımız, kağıda uyguladığımız basınç, oranlar ve daha pek çok özellik yazımızın bize ait, bize özgü, bizi anlatan bir hale bürünmesinin nedenleridir.


6. HOŞGÖRÜLÜDÜR


Dolmakalem giydiğiniz giysilere bakmaz, cildinizin rengine aldırmaz, cinsiyetinizi ise hiç umursamaz. Eşitlikten, kardeşlikten yanadır. En ucuz ve en pahalı dolmakalemlerin tek derdi vardır, yazmak. Yazmak, kibirden uzak yazılar yazmaktan yanadır dolmakalem. Sen, ben diye ayırmaz, şucu, bucu diye bölmez, 'biz diyelim, biz olalım' der. Herkes kardeşidir dolmakalemin, elini tutsun yeter.


Gerekli bağlantı mürekkeptir, kağıt olmasa da olur. Elimize de yazabiliriz! Dolmakalem insana sarılan nadir nesnelerden biridir. Aldatmaz, küçümsemez, büyüklenmez. Sen ne şekilde varsan, o da bir şekilde vardır, sen yoksan, artık o başka bir dolmakalemdir.


7. EMEKÇİDİR


Dolmakalem kaliteli yaşamayı öğütler, büyük mutluluklar yerine küçük güzelliklerden haz almayı öğretir. Zorlukların üstesinden gelmeyi sever. Kendini bilmeyi, hazıra konmaktan uzak durmayı savunur. Hep daha iyi şartlarda yaşamayı önerir, bunun için çalışmayı öğütler dolmakalem. (Bir tane dolmakalem alan insanın, o noktada kalmayıp, merakla daha iyisini, çok daha iyisini, kendine en uygun olanı almak istemesi, araştırma yapması, en azından arzulaması bundandır.)


8. HAYAT DOLUDUR


Hayattan yanadır dolmakalem, ölümden uzak durmak ister.


Zaten bu yüzden kırmazlar mı onu?



Dirty Lamy

9. TERBİYELİDİR

Dolmakalem hak gözetir, haksızlığa gelemez. Aşırılıklara tahammül etmez. Haddini bilen insanın kalemidir dolmakalem. Saygıda kusur etmez, edepten, mütevazılıktan yanadır. Kendine bakar, kim olduğunu bilir, büyüklük taslamaz. Böbürlenmez, küçük dağları ben yarattım demez.


yellow loves green

10. MERAKLIDIR


Dolmakalem sahipleri tarihe meraklıdır, ayrıntılara düşkündür, sosyal bilimlere, geometriye, fotoğrafçılığa ilgi duyar. Kadim sanatları çok sever, heykel ve resim ruhunu zenginleştirir. Antropoloji ve arkeoloji bilimleriyle ilgilidir. İnsanın tabiatını da merak eder, bu yüzden edebiyat tutkunudur. Şiire, romana, öyküye bakışı, bir hastanın ilacına bakışı gibidir.


Yazma aşkı ve Lamy üzerine

Not: Yukarıda dolmakalem yazan yere, rapido, kurşunkalem filan yazılabilir. Önemli olan dolmakalem değil yazmaktır, düşünmektir. Sevdiğine değer vermektir.