13 Aralık 2010

Mürekkepsiz dolmakalem ile Ömer Hayyam

Mürekkep içmemiş kalem Ömer Hayyam'ı da bilmez.

Kimi kalemlerin fotoğraflarına bakmak en büyük meraklarımdan biri. Gördüğüm fotoğraflarda Mürekkebin tadına bakmamış kalemlerin çok tuhaf göründüğünü düşünmeye başladım. Pırıl pırıl olan ve dolmakalemin ucu ilk alındığı günün havasını taşıyan kalemleri sevmiyorum.

Bir de mürekkepten uzak durması yeğlenen kalemler var. Geçen gün kutusunda limitli üretim bir dolmakaleme rastladım. Kalem şahane elbette, fakat üzerindeki bir heykelden yola çıkılarak yapılan metal çıkıntılardan dolayı hem yazı yazmak zor hem de mürekkebe bulaşması belli ki hiç istenmeyen türden bir havası var, yani yazı yazılmak için yapılmamış, bu kalem koleksiyonluk bir nesne sadece.

Garip ama gerçek: Kalem kullanmayan koleksiyoncular var dünyada. Kullanmayabilirler elbette, paşa gönülleri bilir, ancak yine de tuhaf buluyorum. Bununla birlikte kitap okumayan kitap koleksiyoncuları olduğu gibi, yazı yazmayan dolmakalem koleksiyoncularının olması da doğaldır sanırım.

Oysa mürekkebi bilen kalem öyle soğuk durmaz, öyle uzaklara bakmaz, Ömer Hayyam yazmamış mıydı?

"Geçmiş günü beyhude yere yâd etme
Bir gelmemiş ân için de feryad etme
Geçmiş gelecek masal bütün bunlar
Eğlenmene bak ömrünü berbad etme"

Ben, büyük şairimiz Orhan Veli'nin bu Hayyam çevirisini yazmayı seven biri olarak birazcık değiştirerek söylüyorum:

Geçmiş günü beyhude yere yâd etme
Bir gelmemiş ân için de feryad etme
Geçmiş gelecek masal bütün bunlar
Yazmana bak ömrünü berbad etme

(Hem canımız çevirmenimiz ve şairimiz Orhan Veli'yi, hem de matematikçi, astronom, filozof ve şair Ömer Hayyam'ı sevgiyle saygıyla analım.)

12 Aralık 2010

05 Aralık 2010

Beatles ile yazmak

Kuşkusuz müzik ayrı bir dünya. Yıllardır salt piyano ile icra edilen müziğe tutkunum ben. Ama Beatles kendimi bildim bileli aklımın bir kenarında hep durur. Hem Beatles zaten bırakılmaz hiç, hele hayatınızda özel bir yeri varsa. Ne zaman bir Beatles şarkısı duysam nemlenen gözlerimi kapamak isterim, hatıralar bırakmaz, ömrümün sonuna kadar da Beatles dinleyeceğim.

Beatles hayranları, eski zamanlar...

Öyle şeyler çıkıyor ki insanın karşısına, bir fotoğraf, bir kalem, beni durmadan Beatles'a taşıyor. Dönem dönem değişik müziklere daldım, blues dinledim, bir ara çok gürültülü şarkılara bile dadanmıştım (şimdi başım ağrıyor, dinleyemiyorum) fakat ne dinlersem dinleyeyim, Beatles silinmeyen bir yazı gibi kazınmış meğer, hep kendini su yüzüne çıkarıyor.

Bunları yazarken keşke ülkemizin müstesna değerlerine adanmış dolmakalemler olsaydı diye düşündüm. Kalbimizin, ruhumuzun şairi Turgut Uyar adına, her şeyin şairi İlhan Berk adına; parkların, otellerin, çağrılmayanların şairi Edip Cansever adına, hep aşkın şiirini yazmış Cemal Süreya adına; dünyanın her köşesine şiirleri sızmış Nazım Hikmet adına dolmakalemler üretilseydi harika olmaz mıydı?

Ayrıca hat sanatımızın babası Şeyh Hamdullah adına, büyük hattat, ebrucu, mürekkepçi, mücellit ve gül yetiştiricisi eşsiz bir insan olan Necmettin Okyay adına, diğer büyük hattatlarımız adına dolmakalemler üretilse muhteşem olmaz mıydı?

Thomas Mann adına muazzam güzellikte bir kalem var mesela.

Beatles böyledir işte, uzak yerlere sürükler insanı...