30 Ağustos 2014

Bir Yazı Özlemek

Lamy 2000, eski ile yeni bir arada.


Özlemek bir yazıdır.

Kâğıda düşen her mürekkep damlası yekpare geniş bir zamana yayılır. Mürekkep gibi akışkan suda dağılır özlemek.


Bizi biz yapan geniş vakitlerdir, dar vakitlere sığmaz düşünenler, yazanlar, saatlerine bakanlar, kitap okuyanlar. Kalıplara sığmaz şiire inananlar, dünyanın delirmesine üzülenler. 


Her damla kağıda düştüğünde yayılan dalgalar bizim küçümen iklimimizde rüzgârlar estirir. Özlemek çiçek gibi açar da eğer yazılmaz ise karanlık bir kuyuya dönüşür. Kışa benzeyen özlemler korkutucudur, kimse yaşamasın. Kar, soğuk, buz biriktirir, ellerimiz donar, yazamayız. Yaz gibi olsun bütün özlemler, ısıtsın, mutlu bitsin, güneşli olsun, bir sahil kenarında kitap okumak gibi olsun. Özlemek bir yaz olsun.


Yazının dertlerinden biri kalbin kapılarını aralamak, içeride ne var diye bakmak. O yüzden aklımıza hiç gelmeyen şeylerin bir yüzeyde belirgin olması şaşırtıcı gelebilir bazen. Özlemediğini düşünsen de özlüyorsundur belki.  Öyleyse yaz, öyleyse oku. Belki özlediğin bir romanda, bir öyküde, bir şiirde karşına çıkacak. Belki de bir fotoğraf olacak, bir resim, bir heykel olacak. Özlemek bir sanattır. İnsanlık müzesinin en hüzünlü bölümüdür.


Yazı, özlemektir. Nereye varmak istiyorsan orasını düşünmektir. Bir gün, bir saat, bir hafta, saatin ibreleri bizim gözlerimizle takip ettiğimiz kıyıya çarpıp duran dalgalara benzer. 


Ne vakit olursa olsun, içimizdeki, kolumuzdaki saatin yalnızlığında, kadranında harfler ve sayılar vardır, farkında olmasak da özlemenin yazısı büyür içimizde. 


Bir yazıdır özlemek.

30 Temmuz 2014

Kimi saatler bizi başka vakitlere

Nisan 2009, Dolmabahçe Sarayı Saat Atölyesi.


Kimi saatler bizi başka vakitlere götürür. 

Alıştığımız saatler zamanı gösterirken bazı saatlerin kadranı yoktur, çıplaktır. Bir saate, saatlere alışmak, ölümsüz olduğumuzu zannetmeye yol açar. Çoğu saat zaten bize hiç aldırmadan çalışır. Çok az saatin bize ayıracak vakti vardır. Ömrümüz, "kendi saatimizi" aramakla geçer. Oysa, o saati bulduğumuz zaman çok yaşamayacağız. Öyle bir şey ki aramayınca da bulunmuyor. Aramayınca, yaşanmıyor. Saate bakmayınca kusursuz olduğumuzu düşünebiliyoruz. Yaşamayınca, bulunmuyor.

Kimi saatler bizi başka insanlara götürür. 

Bildiğimiz, tanıdığımız insanlar bize nasıl olduğumuzu sorarken, dünyaya bir uçurumun kıyısından bakan insanlar, bizim nasıl olduğumuzu bilir. Onların yanında biz çıplağız, saklanamayız. Onların saatlerine, onların uçurumlarına bakınca, kendimizi bulur muyuz? 

Kimi bakışlar bizi başka saatlere götürür.