05 Şubat 2015

Mürekkepbalığı'ndan haberler





Mürekkepbalığı matbaada. 

Büyük olasılıkla yarın veya cumartesi günü ona dokunabileceğiz. Pazartesi günü de abonelere ve kitabevlerine göndermeye başlayacağız.

Diğer sayıları da seviyorum ama en güzel sayımız bu oldu diye düşünüyorum. O kadar güzel yazılar var ki, keşke benim de bir yazım olsaydı diye hayıflanıyorum hâlâ. Etem Çalışkan'ın söylediği cümleler aklımdan çıkmıyor mesela, ömrünü yazıya adamış bir insanla sohbet etmek harika bir duygu.

Anlatacak çok şey var. Melike Çakan arkadaşımızın hazırladığı  Bruno Taut, Junee Lim, Ana Reinert ve diğer bloggerların dolmakalem ve mürekkep anketine cevaplarının da okunmaya değer olduğunu düşünüyorum.


Ne yazık ki çok istediğim halde bazı yazılara yer kalmadı. Onları beşinci sayımıza bırakmak zorunda kaldık.



“İklim, insanları ve yazıyı etkilemiştir.”

"Paylaşarak çoğalır turnalar..."

29 Ocak 2015

GEN

GEN

Zen word / Transcends space and time, heaven and earth

Sumi ink on paper, 50x60cm, 2012

Rie Takeda

Rie Takeda'nın çizdiği ne güzel bir kelimedir. Belki de yazının bizi götürdüğü yerde bir resim vardır, belki bir şiirle açıklanabilir bu sözün resmi.

NE İÇİNDEYİM ZAMANIN

Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.

Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.

Başım sükutu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.

Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.


    Ahmet Hamdi Tanpınar

Ek okumalar:

- School of SHODO / The Art of Traditional Japanese Calligraphy〜

- Aşkınlık ve Aşırılık

13 Ocak 2015

Eski kalemlerin ruhu


Kalem: Scrikss 17 (1964 doğumlu), Mürekkep: Montblanc Ink of Joy (2011)

Eski dolmakalemler, sahaflardan alınan güzel kitaplara benziyor. Orasında burasında çizikler oluyor ama güngörmüş, sağlam ve dayanıklı oluyorlar. Üstelik yeni kalemlerdeki çiğlikten ve bilgisizlikten eser yok eskilerde.

Eski kalemler, nefes almayı, hayatta kalmayı öğrenmiş oluyorlar. Hem öyle çıtkırıldım da değiller, tabiri caizse eski kalemler feleğin çemberinden geçmiş oluyorlar. Eski kalemler benimle konuşabiliyor, yeni kalemlerle konuşmak ise çok zor.

Yeni kalemlerin çoğu kibirli ve bağnaz. Yeni kalemlerin üretiminde para hırsının ön planda olduğunu düşünüyorum, daha ucuza ve daha hızlı bir şekilde üretildiklerinden olsa gerek kendilerine güvenmekte zorlanıyorum.

Eski kalemlerin daha anlayışlı olduklarını söyleyebilirim: Eskiler kâğıt ve mürekkep konusunda öyle müşkülpesent değiller. Eskiler eğer bir hastalığa yakalanmadılarsa öyle kolay kolay üzmüyorlar yeni sahiplerini. Eski kalemleri seviyorum.