26 Kasım 2017

Yazı ve Moebius



Dünyalılar delirmiş gibi koşarken, yelkovana dakika ibresi, akrebe saat ibresi diyenlerin sayısı hayli artmışken, ağaçların ruhunu merak edenlerin sayısı da tersine bir hızla azalıyor. Bu durumda yazı yazmak, daha doğrusu yazmaya çalışmak tuhaf bir eylem. Yazının yan etkisi, kendimizi, kendi memleketimizde, kendi dünyamızda yabancı bulmak gibi sonuçlara yol açabiliyor.

Moebius (Jean Giraud) düşünen, yazan, çizen insanı göstermiş bize.

Böyle bir zamanda sükuneti muhafaza etmek, harflere, kelimelere ve cümlelere, giderek paragraflara odaklanabilmek de giderek artan zorluklardan.

Oysa başımızı gömdüğümüz küçük parlak ekranlarda hep yazı var, nereye baksak bir fotoğraf geliyor bir yerlerden.

Belki de görmek için gözlerimizi kapatmalıyız.

19 Ekim 2017

Üç İstanbul ve Tanbûrî Cemil Bey



Üç İstanbul'u çok uzun zaman evvel okumuştum, lakin bazı kitaplar klasik sınıfında olsalar da hiç hatırda kalmıyor. Yine aklımdan uçacağını bilsem de Adnan Efendi'nin maceralarını merakla okumaya başladım. 

Lakin gönül isterdi ki masada bir de hayranı olduğum Tanbûrî Cemil Bey ile ilgili bir kitap olsun.

Bu da nereden çıktı demeyin, Tanbûrî Cemil Bey meraklılarına müjdeli bir haberim var: Bugün (19 Ekim) sadece Milliyet gazetesinde gördüğüm enfes bir habere göre (linkteki haber o haber değil, daha geniş, çünkü gazetede iki cümlelik bir metin var) bulunuyor; meğer Kubbealtı Neşriyatı, Yüz Yıllık Metinlerle Tanburi Cemil Bey isimli bir kitap çıkarmış.

Kitapta daha önce yayımlanmamış fotoğraflar da varmış


Bu kitabı en kısa zamanda alacağım ama Tanbûrî Cemil Bey hakkında okuduğum ve muhteşem bulduğum tek kitap oğlu Mes'ud Cemil'in yazdığı Tanburi Cemil'in Hayâtı isimli muazzam eseridir. Ben böylesine tatlı bir Türkçeyi ancak Abdülhak Şinasi Hisar'ın veya Refik Halid Karay'ın kitaplarında gördüm. Hayran olmamak mümkün değil. Eski müziğimize meraklıysanız okuyun, edebiyata meraklıysanız muhakkak okuyun. Okuyunca şunu hissetmek mümkün: Bugün çok yavan bir Türkçe ile konuşuyoruz! Eski Türkçenin lezzeti bambaşka, kelimeler sanki daha bir hacimli, daha kalbe dokunur cinsten.



Tanbûrî Cemil Bey deyince, ruhumuzu yücelten Ferahfezâ Saz Semâîsi'ni dinlemeden olmaz, muhakkak bulup dinleyin kulaklarınız bayram etsin.