15 Eylül 2017

Platonov ile Çizmek


Daha önce, başka bir blogta; Andrey Platonov bence Rus edebiyatının en büyük yazarlarından biri, demiştim. Düzeltmem gerekiyor, bence kendisi Rus edebiyatının en büyük yazarı.

Gogol, Çehov, Puşkin, Gonçarov, Lermontov, Dostoyevski ve Tolstoy ne güne duruyor dediğinizi duyar gibiyim, bu kişiler büyük isimler elbette ama daha ilk cümlelerden itibaren kalbime dokunan tek bir yazar var, o da Platonov. 

Platonov sevgimde, çevirmen Günay Çetao Kızılırmak'ın ve Metis'in (editör Özde Duygu Gürkan) önemli bir yeri var. Mesela Çukur kitabını daha önce, Turkuvaz Kitap'tan Kayhan Yükseler çevirisiyle okumuştum, iyi bir çeviriydi ama kitabı sevememiştim. Oysa geçen akşam, Beşiktaş, Porto'yu 3-1 yeneyazdığı sıralarda ben Beşiktaş'taki Mephisto'da işte bu kitaba bakıyordum ve ne olursa olsun yine alacaktım ama çok büyük bir umudum yoktu. Fakat kasaya giderken daha ilk cümlelere bakar bakmaz kitabevine kadar gelen uğultular uzaklaştı. Birden kendimi düşüncelere dalmış Voşov ile birlikte Rusya'da sıcak bir havada yürürken buldum! 

Demek istediğim, çeviri muazzam, harika, enfes. Kitabın güzelliğinde editörün de hakkını teslim etmek gerek, güzel bir iş çıkarılmış.

Tıpkı, Çevengur, Can, Muhteşem Vahşi Dünya ve Dönüş kitaplarında olduğu gibi olağanüstü bir Türkçe ile çevrilmiş. Adeta Rusça saydamlaşıp Türkçeye dönüşmüş. Neden böyle söylüyorum? Rusça biliyor muyum? Hayır, ama okur hissiyatım böyle söylüyor işte. Yayınevini kutlarım böyle efsanevi kitaplara imza attıkları için ne kadar sevinseler azdır. 

Daha önce Platonov'un bir eserini hiç okumayanlar için şunu söyleyeyim, bu kitapla başlayın, sonra, Mutlu Moskova, Dönüş, Muhteşem Vahşi Dünya ve Can'ı okuyun. En son olarak da Çevengur'u okursanız, dünyanın sonuna gelmiş gibi hissedip başa dönüp yeniden okumak isteyeceksiniz. Bu okuma seferinde ise son okumak istediğiniz kitap Can olacaktır. Dünya edebiyatında böyle bir eserin benzeri yok. Sanki Çevengur'un var mı? diyor içimdeki ses. Neyse işte, herkes kendi kararını versin ben çekiliyorum. 

Not: İşte böyle sabah sabah, içimden geldi ve dolmakalemi çıkardığım gibi Voşov'u çizeyim istedim, olmadı ama olsun.