01 Aralık 2017

Doğan Hızlan ve kalem bağ(ım)lılığı



Sabah, Hürriyet gazetesinin Kitap Sanat ekinde Doğan Hızlan'ın "Ben bir bağımlıyım" başlıklı yazısını okuyunca gülümsemeden edemedim.

Hele yazısında geçen o meşhur öyküyü her dinleyişimde bende de aynı bağımlılığın (blogun okurlarını düşününce bizde de demek gerekir belki) olduğunu her defasında yeniden anlıyorum:

"Cumhuriyet’te çalıştığım yıllar. Bir gece eve geldim ve o gün aldığım dolmakalemimi masada unuttuğumu fark ettim. Pijamalarımı giymiş oturuyorum. Yine pijamamın üzerine robdöşambrı geçirdim, bir taksi çağırdım ve gazeteye giderek masamda unutuğum kalemimi alıp döndüm. Gece çalışan arkadaşlarım merak içinde ne olduğunu sorduklarında da yazımda bir yeri merak ettiğimi, onu kontrol etmek için geldiğimi söyledim.
Ertesi gün gazetenin o dönem genel yayın yönetmeni olan rahmetli arkadaşım Oktay Kurtböke odama gelip gece yarısı apar topar neyi düzeltmeye geldiğimi sorunca işin aslını anlattım.
Kahkahalarla güldü."

7 yorum:

  1. Doğruyu söylemek gerekirse, başka deliler olduğunu bilmek insanı rahatlatıyor! Çok hoş bir metin... Yazınızı okurken iki gün öncez yaşadığım paniği anımsadım: Her gün çantamda bir not defteri ve iki dolmakalem bulundururum. Eve geldikten epey bir süre sonra dolmakalemlerimi bulamadım. Çalışma masasında, orada burada aradım, yoklar! Nasıl bir panik... Sonra bir anda, o gün o iki kalemi çantama koyduğum aklıma geldi. İnsan beyni oyun oynadığında, fena oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepsini kullanamadığım halde çantamda her daim 5-10 kalem oluyor, ama sevdiğim kalemi bulamayınca ben de paniğe kapılıyorum.

      Sil
  2. Dolma kalem bağımlılığı dünyanın en güzel bağımlılığıdır.Asla ve asla tedavi olmamalı insan:)

    YanıtlaSil
  3. Nedense yazının başlığı ile resimdeki kitabın ismi arasında bağ kurdum. :) Evet kabul ediyorum, ben de bir dolma kalem bağımlısıyım. Güzel bir kalem gördüğümde uykularıma bile giriyor. Hele bir de sahibinden, temiz, az kullanılmış bir dolma kalemse, onu almazsam sanki hep bir şeyler eksik gibi hissediyorum. :) Ama şu da bir gerçek ki sadece kalem satın almaya değil bu tutkum. O büyük bir arzu besleyerek aldığım kalemlerle yazmak için can atıyorum. 1950'lerden kalmış Tropen Gold'um mesela... Kim bilir hangi ellerden geçerek bana kadar ulaştı? Kimler neler neler yazdılar belki bu kalemle? Nispeten az denebilecek sayıda kalemim var lakin her geçen gün kalemlerimin sayısı artıyor. "Az yeterlidir" yazıyor ya kitapta... Bilmem sanki bana yetmiyor. Bir tane Pelikan 140 gördüm geçen gün... Bu yorumu yazmayı bırakıp onu mu alsam şimdi??? Görüşürüzzz... :)

    YanıtlaSil
  4. Sanırım böyle insanlar giderek azalıyor, kendinden başka kimseye değer vermeyen, sanata dair simgeleri kenara atan ,silen bir nesil yetişiyor. Ne var ki dolmakalem , kalem, yazı gibi olmazsa olmaz imgeler kayboluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kalemi kâğıdı sevenler her çağda az oldu galiba. Öte yandan insanın çevresinde dolmakalem defter kullanan, kitap okuyan biri olmayınca yeni nesil ne yapsın bilmiyorum. Görgü biraz da görerek ediniliyor.

      Sil