12 Mayıs 2017

Yaşasın Titremeyen Çizgiler!



Bugün gazetelerde önemsiz gibi görüldüğü için küçücük kullanılan ama aslında çok önemli ve çok güzel bir haber vardı.


Haber özetle şöyle: Microsoft, parkinson hastalarının elinin titremesini en az düzeye indiren saat şeklinde bir bileklik geliştirmiş.

(En güzel başlık ise Cumhuriyet gazetesinin arka sayfasındaki "Yaşasın Titremeyen Çizgiler" idi bence.)



Projenin başında Haiyan Zhang bulunuyor. Zhang, grafik tasarımcı, 29 yaşındaki parkinson hastası Emma Lawton ile tanışınca bir şeyler yapmak gerektiğini düşünmüş.

Emma Lawton ile birlikte çalışmışlar ve ortaya el ile beyin arasındaki sinirlere sinyal gönderen bu sayede titremeyi azaltan bir cihaz çıkmış.

Projeye de Emma adı verilmiş.

 
Video mutlaka izlenmeli. Duygulanmamak elde değil.


Düz çizgi çizemeyen, yazı yazamayan Emma Lawton artık daha normal bir şekilde yazı yazabiliyor. Tabii bu proje sadece Emma için değil, aynı sorunu yaşayan bütün parkinson hastaları için büyük bir umut.

Okuma Notları 9


Guillaume Apollinaire'i (1880-1918) bilirsiniz, daha önce de burada konuğum olmuştu. Bu sefer Ülkü Tamer aracılığıyla şairi yeniden anıyorum. (Aslında şairleri demek gerek, Ülkü Tamer muhteşem bir şairdir.)


Apollinaire'in imzası

(...)

1958-1959'da Hukuk Fakültesi öğrencisiydim. Ocak tatilinde Antep'e gidecektim. Tren bileti almadan önce şebekemi, öğrenci kimliğimi, imzalatmam gerekiyordu. Yoksa tam bilet almak zorunda kalacaktım. Sekreterliğe çıkıp şebekemi uzattım.

Görevli, "Önümüzdeki hafta gelin" dedi. Şebekeye imza mühürünü basacak kişi hastaymış.

"Nasıl olsa mühür" dedim. "Siz basın."

Görevli, "Olmaz" dedi.

İki gün sonra tatile gireceğimizi, Antep'e gideceğimi söyledim.

"Ben karışmam" dedi görevli.

Kim karışacaktı peki? Görevlinin hastalığı yüzünden öğrenci bileti alamayacak mıydım? Suç bende değil ki!

O gün öğleden sonra Yeditepe'ye [Yeditepe Yayınları] gittim. Hüsamettin Bozok, yeni yayımlacağı bir kitabın, Çağdaş Fransız Şiiri Antolojisi'nin sayfa düzenini yapıyordu. Masasının üstü ufacık klişelerle doluydu.

"Nedir bunlar?" diye sordum.

"Şairlerin imzaları. Fotoğraflarının yanına koyacağım."

Klişeleri önüme yaydım. Prevert, Eluard, Rimbaud, Jacob... Guillaume Apollinaire'in imzasını beğendim. Şebekemi çıkardım. Apollinaire klişesini ıstampada mürekkepledim.

"Ne yapıyorsun?" dedi Hüsamettin Bey.

"Şebekemi Apollinaire'e imzalatıyorum."

Klişeyi şebekeme bastırdım. Apollinaire'in imzası pırıl pırıl çıktı.

Milliyet Pazar, 16.09.2001

(Ülkü Tamer bu tarz anılarını, ilk baskısı 1998'de çıkan Yaşamak Hatırlamaktır kitabında daha detaylı anlatır.)