Bir akşam üzeri,
mürekkep, fırça ve renk kullanımında yenilikçi tavrı olan ve etkisi günümüze
kadar süren Şitao isimli 17. yüzyılda yaşamış (1642-1707) bir ressamı
araştırırken karşıma François Cheng adında bir adam çıktı.
François Cheng, Şitao'yu
anlatan bir kitap yazmış.
Fransız ismi taşıyan bir Çinli çok ilginç geldi bana ve
kimdir bu adam diye bakınca gördüm ki kendisi şair, yazar, çevirmen ve hattat
imiş.
François Cheng, Çin'de 1929'da doğmuş, 1948'de ise tek kelime Fransızca bilmeden Fransa'ya
gelmiş. 1973'te de Fransız vatandaşı olmuş. Fransız Akademisi'ne seçilen ilk
Asya kökenli kişi kendisi.
20. yüzyılın en önemli
psikanalistlerinden Jacques
Lacan ile çalışmış. Çin şiiri ve resim sanatı konusunda uzmanlaşmış, bu konularda
30'u aşkın kitabı var.
Merak güzel şey doğrusu, nice güzel insana bir kapı
açıyor.
Üstadın Türkçede enfes bir kitabı var: Boşluk ve Doluluk.
"Çin resim sanatının amacı, “doğanın kendisinden daha gerçek olan” (Tsung Ping) bir mikrokosmos yaratmak diye tanımlanır. Evren’i aydınlatan dirimsel esinlere ulaşmak ancak bu yolla olanaklıdır. Gene bu yolla ressam, nesnelerin iç yapılarını kavramaya ve onların kendi aralarında sürdürdükleri bağıntıları saptamaya çalışır. İşte resimdeki çizginin önemi de bundan kaynaklanmaktadır. Çizginin bu gücü açığa vurması ise, onun Boşluk içinde biçimlenmesiyle olanaklıdır. “Evren’de olduğu gibi, resimde de Boşluk olmasaydı, esinler devinim içinde olamazlardı; Yin ve Yang da etkisini ortaya çıkaramazdı.”Şu halde, resim yüzeyi üzerinde yer alan görsel elemanlarla çizgi arasında Boşluk kavramını oluşturmak gerekmektedir.
Çin resmiyle ilgili bütün öteki kavramların, kendilerinden beklenen işlevleri yerine getirmeleri de bu Boşluk içinde yer almalarıyla olanaklı olacaktır. Elinizdeki kitapta François Cheng, kendi aralarında bir sistem oluşturan bu kavramları ilk kez göstergebilimsel bir yaklaşımla incelemektedir. Ayrıca, bu amacına bağlı kalarak, geniş bir kaynak ve resim taramasına girişmekte, ressam Shih-t’ao üzerine ise özel bir çalışma gerçekleştirmektedir."
Görüldüğü üzere Cheng Usta çok önemli şeylerden söz ediyor ama çeviri biraz fazla steril -ve bir türlü sevemediğim kelimelerle dolu. Nedenini anlamasam da çevirmen Prof. Dr.
Kaya Özsezgin yıllardır çevirilerinde bu katı tavrı sürdürüyor. (Bu açıdan Tahsin Yücel'e çok benzer.)
Eleştirileri bir kenara bırakırsak, emek verilmiş bir eser olduğu aşikar, Türkçede olması da iyi. Hem kitabın adı da kapağı da ayrı güzel.