İyi kalem
kişisel bir nesnedir, üretiminde el emeği varsa daha değerlidir ama her şeyi
değerli kılan şey emek ve harcadığınız zamandır
İlk sahne 1980
yılında, daha üçüncü sınıftayım ama deli gibi çizgi roman okumaya başlamıştım.
Pazar günleri okul arkadaşlarımla buluşur hem konuşur hem takas yapardık. Büyük
merak ve heyecanla yeni maceraları okumak için eve dönerdim. Sonra odama
kapanıp okumaya dalar, yemek yemeyi bile unuturdum. Daha 10 yaşında başladığım
bu macera şimdi Ken Parker ile birlikte çeşitli Güney Kore ve Japon
mangalarıyla eskisi gibi devam ediyor. Moebius gibi beni başka dünyalara
götüren çizerlere hayranım. Kitaplığımdaki her çizgi romanda büyük bir emek
olduğunu biliyorum.
İkinci sahne
basın tarihinde “ansiklopedi savaşları” diye anılan dönemde geçiyor. Üniversite
öğrencisiydim ve Büyük Larousse için biriktirdiğim kuponlarla (1993’ün ilk
aylarından itibaren) Cağaloğlu’nda Milliyet gazetesinin binası önünde yeni
ciltler için kuyruktayım. Neredeyse Cezeri Kasım Paşa Camii önüne kadar uzanan
o kuyrukta yine merakla beklerdim. Her ansiklopedi cildi bir coşku kaynağıydı.
Eve gider maddelere bakar, bir ay boyunca sırasıyla merak ettiklerimi okurdum.
Devasa bir dergi gibiydi Büyük Larousse ve diğer gazetelerinin verdiği
ansiklopedilerden daha iyiydi. Şimdi bile, her şey internette olmadığı için faydalandığım
çok değerli bir kaynaktır. Gazeteyi de okuyordum. En sevdiğim sayfa kültür
sanat sayfasıydı, en sevdiğim yazarlar da Hasan Pulur, Duygu Asena ve Zeynep
Oral’dı. Takım tutmazdım ama İslam Çupi’nin yazılarını okumayı severdim. Bir
yıl sonra inanılmaz bir şey oldu önünde sıraya girdiğim gazetenin arşivinde işe
başladım. Böylece İslam Abi ile oturup sohbet etme şansına da eriştim. Bugün de
her gün aynı merakla gazete okumaya devam ediyorum. Artık daha iyi biliyorum,
her iyi gazetede büyük bir emek var.
Üçüncü sahne
Ağustos 2012’de, Cihangir’de bir kafenin üst katındayız. Memleketteki ilk kalem
toplantısını şimdi ülkemizin en eski telif ajansını yöneten arkadaşımla
gerçekleştiriyorum. Sadece iki kişiyiz, arkadaşıma dolmakalemleri anlatıyorum. Elimde
sarı renkli bir Lamy Safari bir de siyah Pilot 78G var. Arkadaşımın gözü ise Safari’de.
Daha sonra meraklı olduğunu bildiğim başka arkadaşları da davet edince sadece
birkaç haftada sayımız önce altıya çıkıyor, sonra kafenin üst katını kapatacak
kadar çoğalıyoruz. Bazı arkadaşlarım sadece meraktan gelirdi, hiç dolmakalem
kullanmayanlar vardı, hatta yazı yazmayı hiç sevmeyenler de vardı. O dönem
sevdiklerime birer Safari armağan ederdim. Yıllar sonra o yazı yazmayı sevmeyen
arkadaşlarımın, kendi kişiliklerine ve zevklerine uygun yeni kalemler
taşıdıklarını daha da önemlisi yazı yazmayı sevdiklerini gördüm. Ellerinde
kalemlerin izi vardı, ateşi almışlar ve büyütmüşlerdi.
Safari
modeli çok ilginç bir kalemdir, güzel bir başlangıç için sıçrama tahtası
gibidir. Her Safari kendine özgü tasarımıyla uzaktan tanınır, renkleri
çarpıcıdır. Çizgi romanları andıran keskin çizgileri vardır. Modüler yapısıyla parçalara
ayrılabilir, ucu kolayca çıkar, kolayca temizlenir.
İlk Lamy
Safari, 1980’de Frankfurt Fuarı'nda tanıtıldı. Ancak tasarım aşaması 1975’te
başlamıştı. Tüketici psikolojisi uzmanı Prof. Dr. Bernt Spiegel, Lamy firmasına
danışmanlık yapıyordu. Şimdi 95 yaşında olan Spiegel, firmaya gençlere yönelik
bir kalem yapılmasını önerdi. Çocuklar kullandıkları kalemi severlerse ömür
boyu aynı markaya sadık kalacaklardı. Bunun üzerine bağımsız tasarımcı Wolfgang
Fabian ile görüşüldü. Fabian da istendiği gibi 10-15 yaşlarındaki çocuklar için
ele rahat oturan ve yazarken parmakların kaymayacağı bir kalem tasarladı. (Wolfgang
Fabian daha sonra Lamy için Safari’den ilham alan ama daha kaliteli malzeme
kullanılan muhteşem AL-star ile birlikte logo, swift ve tipo modellerinin tasarımlarını
da yaptı.)
Çelik uçlu Safari’ler uygun fiyatlıydı, ergonomikti, sağlamdı ve uç
değişimini çocuklar bile yapabiliyordu. Ancak başlangıçta kimsenin ilgisini
çekmedi. Oysa Lamy sabırlı bir firmaydı, eleştirilere ve satış grafiğinin düşük
olmasına hiç aldırmadı, üretime devam etti. Safari iki yıl sonra gençler
arasında popüler oldu. Ardından vizyon sahibi büyükler de ilgi gösterdi.
Macera
tutkusuna gönderme yapan zeytin yeşili Savanna Green erkekler için, kiremit rengi
Terracotta da kızlar için üretilmişti. Her yıl yeni bir renkle çıkan Safari tasarımı
her zaman taze kaldı. Bu yıl ise ilk çıkan renklere sahip modeller yeniden
üretildi ve bazı meraklılar 40 yıl sonra lise yıllarını hatırladı. Ben de
2013’te çıkan sarı renkli Safari’yi saklıyorum, üzerinde emek var.
Haftanın
mürekkebi: Graf von
Faber-Castell Stone Grey
Gri renkli
mürekkep sevenler için bulunmaz bir nimet. Graf von Faber-Castell üst düzey
yazı ürünleri için özelleşmiş bir marka. Taş grisi renk, kurşunkalemin kâğıt
üzerindeki o eşsiz grafit rengini andırıyor. Cam şişe de çok kaliteli, ağır ve
şık.
*Milliyet, 26 Aralık 2021