Kaligrafist veya 2. Uluslararası Yazı Kültürü Festivali'nde (23 Haziran - 3 Temmuz 2022) gördüğüm ve en çok etkilendiğim çalışmalardan biri Erhan Olcay'ın Barın Han'da sergilenen "Fani" isimli çalışmasıydı. Bu eser "kadraj" serisinin bir parçasıymış.
Mürekkepbalığı okurları gibi meraklı yazıseverlerin bildiği gibi Erhan Olcay daha çok Latin kaligrafisi üzerine çalışıyor ama bu eser diğerlerinden farklı: Latin kaligrafisinin estetiği ile Arap harfleri kullanılarak "fani" yazılmış.
İlk dikkatimi çeken harflerin çalışma alanının dışında başlayan ve devam edip bir göründükten sonra hiç ara vermeden uzaklaşması oldu. Elbette harfler bir yerden gelmiyor veya bir yere gitmiyor fakat yazının ruhunda bana hurûfiliği akla getiren bir tavır var.
Kâğıdın üzerinde başı ve sonu belli olup da sabit duran sadece biri daire biri kare formunda iki nokta var. (Yine hurûfiliğin bir kolu olan "noktacılık" mezhebinin kurucusu Ubeyd’ûl-Lâh Mahmud akla geliyor, kendisi "birçok noktanın birleşmesiyle meydana gelen harfler, manasız birer gölge olup esas olan noktadır" görüşünü savunmuş.)
Sağda alt köşede görülen "fe" ile bitişik yazılan ve sol üst köşede kağıttan dolayısıyla görüşümüzden uzaklaşan "elif" harfi ile birlikte sağ üst köşeden "nun" ile başlayıp sol alt köşede görülen "ye" harfi de "elif"in çevresinde şöyle bir dolaşıp uzaklaşıyor.
Lekeli, kusurlu bir yol gibi görünen harflerin boşlukta müstakil durmayıp bir iplik gibi uzayıp gittiğini düşündüğüm için ister istemez devamlılık, geçicilik, insanlık, birey, toplum ve uygarlık gibi konulara da uzandım.
Peki ya gölgeler? Biz fânilere sadece dünyadan gelip geçen birer gölge olduğumuzu mu söylüyor?
Bilmiyorum, bildiğim tek şey fâni olduğum.
Fotoğraf: Mehmet H. Çelik |