Bu yıl en çok Han Pen Armis 720 ve Moire Red dolmakemlerini kullandım. Daha sonra Lamy Lx, Faber-Castell Grip 2011 ve Hexo da elimden düşmedi. Han Pen kalemlerinin mimarisini seviyorum, yazı yazmak ayrı bir zevk. Faber-Castell Grip 2011 ve Hex'nun uçlarının yumuşaklığı ve her daim göreve hazır olmaları harika.
Beni en çok şaşırtan Lmy Lx oldu. Lamy AL-star'dan bir farkı yoktur diye düşünüp uzak durmuştum fakat yanılmışım, tıpkı saatlerde olduğu gibi çok şık küçük detayların eklenmesi, plastik yerine metal kullanılması kalemi çok değiştirmiş ve daha havalı yapmış.
Bu yıl yine kesik uçlardan vazgeçemedim. Fakat her zamanki gibi 1.1 mm yerine 1.5 mm uçlara yöneldim. Çok yazmadığım ve bu yıl sürekli not almaya ağırlık verdiğim için 1.5 mm benim için daha iyi oldu. Lamy'nin uç değiştirme sistemi çok pratik.
Bu yıl küçük bir talihsizlik de yaşadım: Bir etkinlik sırasında önde gelen bir kırtasiye üreticisinin yöneticilerinden birine safiyane bir şekilde başıma ne geleceğini bilmeden uç değiştirme sisteminin getirilmesini ve ürünlerinde farklı uçların da olması gerektiğini söyledim diye terslendim. Hatta düşmanca bir tavır gösterdi ve bu kişi daha da ileri gidip beni teşhir bölümünden uzaklaştırmaya çalıştı.
Bu kibir, cehalet ve vizyonsuzluk maalesef bazı markaların neden katma değerli ürün yapamadığını da açıkça gösteriyor. Müşterisini azarlayan, talebini dile getirdi diye kovmaya çalışan yöneticilerin "ben yaptım oldu" tavırları çok zararlı bir tavır. Bu nedenle ellerinde her türlü imkan olmasına rağmen bir türlü istenen başarıya ulaşamıyorlar. En doğrusunu ben biliyorum diye bir iddiam yok elbette ama 30 yıldır dolmakalem kullandığım için konuyla ilgili dergi çıkarıp yazılar yazdığım için bu süreçte bazı tecrübeler edindim. Kaldı ki orada sadece bir müşteri olarak değil bir basın mensubu olarak bulunuyordum, yaptığı çok çiğ bir davranıştı. Aradan zaman geçti ama bu tavrı unutamadım.
Bu aşırı egolu yönetici tipini hiç sevmiyorum. Ne yazık ki sayıları çok. Geçenlerde Şeref Oğuz da Ekonomi gazetesindeki köşesinde bu yönetici türünü eleştiriyordu. Yerden göğe haklı.
Yönetici olmak sorumluluk, vizyon ve bilgi sahibi olmayı gerektirir. Yönetici kendi alanıyla ilgili ne varsa takip etmelidir, gazete ve dergi okumalıdır. Yönetici işini geliştirmeye çalışmalı ve en önemlisi yeni fikirlere açık olmalıdır. "Yeni fikirlere açık olmalıdır" dedim ama önerilerim 1980'li yıllardan bu yana dünya çapında başarılı olmuş pazarlama-üretim taktikleriydi. Yönetici arkadaş 1960'lardan bir adım öteye gidemediği için bana kötü davranmaya hakkı olduğunu düşünüyordu galiba, oysa o çağ geldi geçti, 60'larda yaşamıyoruz.
Kalemliğime bakıyorum ve önemli kelimenin "güven" olduğunu görüyorum. Bazı kalemlere çok güveniyorum, beni yarı yolda bırakmayacaklarını biliyorum. Bazı kalemlere ise pek güvenemiyorum, kapağını açtığımda acaba yazacak mı sorusu zihnimde beliriyor. Maalesef seri üretim kalemlerin böyle sorunları var.
Son olarak ülkemizin mikro markalarının çok başarılı olduğunu düşünüyorum. Kalemlerini ve vizyonunu sevdiğim Han Pen'i girişte yazdım. Stüdyo Ağaçkakan, Kilk kalem (en sevdiğim model Epigram muhteşem bir tasarıma sahip) ve Zek gurur duyduğum markalar. Bu markalar ileride çok daha başarılı olacaklar çünkü yöneticileri/çalışanları hem vizyon sahibi hem de işlerini tutkuyla ve çok sevgiyle yapıyorlar.
İyi seneler.