Haiku etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Haiku etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Şubat 2023

Ağıt

kara bulutlu 

soğuk ve suskun hava 

gün batarken 

 

Cumhuriyet tarihinin en büyük deprem felaketini yaşıyoruz, acılar tarifsiz, yaşamayan bilemez bu nedenle, her şey yarım kalacağı için teselli cümleleri yazmak da manasız geliyor. Yine de kırık dökük de olsa bir şeyler yazmadan daha fazla duramadım, her şey birikiyor, yaşananları düşünmediğimiz ve konuşmadığımız bir gün bile yok. 

1999 Marmara depreminde yaşadığım korkuyu ve çaresizliği aradan geçen bunca yıla rağmen unutamıyorum, çocukluk arkadaşımı da kaybettiğim için yakından biliyorum bu deprem de öyle olacak depreme uzaktan-yakından maruz kalan kimse unutamayacak.

İşim gereği her gün deprem bölgesinden gelen fotoğraflara bakıyorum, o fotoğrafları tasnif etmek, kaydetmek işimin en önemli parçası. Arşivciler bilir, yayımlanmayan devam karelerini de görmek zorundayız ve onları da saklamak zorundayız. Fotoğraflar o kadar çok öyle acı anları gösteriyor ki içinde insan olmayan fotoğraflar bile keder yüklü. 

Arşivci olarak baktığımda 6 Şubat 2023 tarihli Doğu Anadolu depremleri ile 1999 Marmara depremi arasında neredeyse hiçbir fark göremiyorum, tek fark o zaman dia ve negatifler vardı, şimdi bütün fotoğraflar dijital. Ne var ki gazete binasından çıktığımızda hiçbir şeyi arkada bırakamıyoruz, olay yerindeki arkadaşlarımızın gönderdiği fotoğraflar zihnimizde birikiyor, bazen ağlıyoruz bazen konuşamıyoruz. Ben dolaylı olarak etkileniyorsam depreme yakalanan canların ne kadar etkilendiğini düşünemiyorum bile.

Yurdumuzda bu acıdan az ya da çok nasibini almamış hiç kimse yok galiba. Ben de 6 Şubat tarihinde arkadaşlarımın yakınlarını kaybettiğini öğrendiğimde kahroldum. Tabii bu üzüntünün bir anlamı yok, aslolan deprem bölgesinde yaşananlar, toprağa verdiğimiz canlar... 

Yaralılara, depremin izlerini ömür boyu taşıyacak olanlara sabır ve metanet, olay yerine koşan, zor şartlara rağmen kahramanca mücadele eden güzel insanlara kolaylık dilerim. Deprem felaketi nedeniyle hayatını kaybedenlerin ruhları şâd olsun.

07 Mayıs 2019

Mayıs Rüzgârı, Siham-ı Kaza ve Sidharta


Eskiden ara sıra bir haiku yazardım, şimdi her gün yazıyorum. En kısa şiir biçimi olan haiku Orhan Veli Kanık ve Roland Barthes gibi sevdiğim pek çok yazarı ve düşünürü etkilemiş. Basitliği, sadeliği ve kuralları bir yana haiku sanatı yüzlerce yıllık tarihi ile aslında hiç de basit ve sade bir şiir biçimi değil. Haiku bir hayat tarzı aslında.

Haiku yazmaya başladığımdan beri, çevreye daha dikkatle bakar oldum. Bir serçe, gündoğumu, yere düşmüş bir yaprak, gökyüzündeki bulutlar, yağmurun güzelliği, rüzgâr, günbatımı, kanepede uyuyan kedi, ağaçların renkleri ve ay ışığı gibi nereye bakarsam bakayım hayatın devam ettiğini, tabiatın her zaman değiştiğini görüyorum.

Tarih eğitimi alanlar da günümüze ve geçmişe bakışta benzer bir farkındalık yolunda ilerler. Prof. Dr. Kemal Beydilli hocamızın bir dersinde Osmanlı - Lehistan ilişkilerini incelerken mizah yoluyla anlattığı tarihi bir olay geliyor aklıma, olayın kendisi hiç önemli değil aslında buradaki bakış çok önemli. 

Bence günlük hayatımıza da böyle, tıpkı bir bahçeye, bir ormana bakar gibi, mevsimlerin değiştiğini ve nelerin gelip gittiğini görmek için biraz uzaklaşıp kanat çırparak uzaktan bakmalı, mesafe bırakmalı ve dikkat etmeliyiz. Göreceğimiz şey hakikattir; değişim kaçınılmaz, değişime engel olunamaz. 

Benzer şekilde Gılgamış ölümü yenmek için mücadele etse de başarısızlığa uğrayacağını onun dışındaki herkes biliyordu.

Her şey bir yana bakışımızı netleştirdiğimiz zaman bir mürekkep lekesinde bir ömür (Nef’î) veya bir tohumda koskoca bir ağaç görebiliriz:

SİDHARTA 
 
niyagrôdhâ
koskoca bir ağaç görüyorum
  ufacık bir tohumda

o ne ağaç ne tohum
om mani padme hum (3 kere)

sidharta buddha
ben bir meyvayım
 ağacım âlem
ne ağaç
 ne meyva
ben bir denizde eriyorum
om mani padme hum (3 kere)  
 
(Asaf Halet Çelebi, 1953) 

31 Ağustos 2017

Zen ve Haiku



Geçen akşam üzeri bir kitabevinde Zen ve Haiku isimli kitabı görünce, işte tam da aradığım kitap deyip aldım. (Doğu öğretileri üzerine pek fazla eser yok maalesef, her yerde Batı felsefesi ve düşünce sistemlerine ait kitapları var.) 

Boyutu biraz ikirciklendirse de kitap çok güzel görünüyordu, üstelik D. T. Suzuki üstadın eseriymiş deyip fazla düşünmedim. Lakin kitabın Türkçesiyle sorunla yaşıyorum. Hemen her sayfada "olmasaydı böyle" deyip, satırların altını, bazı kelimelerin ya da cümlelerin üzerini çizerek, soru işaretleri ekleyerek okuyorum. Yine de Zen ve Haiku kitabında not alınacak güzel yerler var.

Kitabın girişinde İlhan Berk'in adını söylemese de Zen düşüncelerini özetlediği, haiku'nun özünü anlattığı bir şiiri var ki, bence şairin söyledikleri Suzuki'nin sözlerinden daha etkileyici olmuş:
  
"Şiir bağışlamaz: Ya vardır, ya yoktur.

Şiir yalnızlıklarla (bir kıyıda çiçeğe durmuş süsenler, danaburunları, yıkıntılar, kapalı odalar, akşamüstleri, eski fotoğraflar bırakılmış evler, balkonlar, büyük küçük sular, çan kulesiz kiliseler, iç avlular, kuş ölüleri, çakıllar, ıssız kıyılarla) büyür.

Ozan yalnızdır çünkü.

Birdenbiredir şiir. Birdenbire çıkan bir deniz, bir ağaç, bir yüz, bir sokak.

Bazı şiirler kapalı havalar gibidir: Kapalı göklerin hüznü vurur onlardan.

Bütün iyi şiirlerden kalan budur."

Şiirin Gizli Tarihi, İlhan Berk

Ek okuma: "Zen ve Yaşama Sanatı"