12 Mayıs 2017

Okuma Notları 9


Guillaume Apollinaire'i (1880-1918) bilirsiniz, daha önce de burada konuğum olmuştu. Bu sefer Ülkü Tamer aracılığıyla şairi yeniden anıyorum. (Aslında şairleri demek gerek, Ülkü Tamer muhteşem bir şairdir.)


Apollinaire'in imzası

(...)

1958-1959'da Hukuk Fakültesi öğrencisiydim. Ocak tatilinde Antep'e gidecektim. Tren bileti almadan önce şebekemi, öğrenci kimliğimi, imzalatmam gerekiyordu. Yoksa tam bilet almak zorunda kalacaktım. Sekreterliğe çıkıp şebekemi uzattım.

Görevli, "Önümüzdeki hafta gelin" dedi. Şebekeye imza mühürünü basacak kişi hastaymış.

"Nasıl olsa mühür" dedim. "Siz basın."

Görevli, "Olmaz" dedi.

İki gün sonra tatile gireceğimizi, Antep'e gideceğimi söyledim.

"Ben karışmam" dedi görevli.

Kim karışacaktı peki? Görevlinin hastalığı yüzünden öğrenci bileti alamayacak mıydım? Suç bende değil ki!

O gün öğleden sonra Yeditepe'ye [Yeditepe Yayınları] gittim. Hüsamettin Bozok, yeni yayımlacağı bir kitabın, Çağdaş Fransız Şiiri Antolojisi'nin sayfa düzenini yapıyordu. Masasının üstü ufacık klişelerle doluydu.

"Nedir bunlar?" diye sordum.

"Şairlerin imzaları. Fotoğraflarının yanına koyacağım."

Klişeleri önüme yaydım. Prevert, Eluard, Rimbaud, Jacob... Guillaume Apollinaire'in imzasını beğendim. Şebekemi çıkardım. Apollinaire klişesini ıstampada mürekkepledim.

"Ne yapıyorsun?" dedi Hüsamettin Bey.

"Şebekemi Apollinaire'e imzalatıyorum."

Klişeyi şebekeme bastırdım. Apollinaire'in imzası pırıl pırıl çıktı.

Milliyet Pazar, 16.09.2001

(Ülkü Tamer bu tarz anılarını, ilk baskısı 1998'de çıkan Yaşamak Hatırlamaktır kitabında daha detaylı anlatır.)

11 Mayıs 2017

Tarihte Bugün: 11 Mayıs 1904



Bugün Salvador Dali'nin doğum günü. Kutlu olsun.

Salvador Dali, sanat tarihinin en muazzam eserlerinden birçoğuna imza atmış bir dahi.

Bu vesileyle üstadın yapıtlarına baktığımda bir tanesi, 1951'de yaptığı Raphael Tarzı Kafa Patlaması yine ilgimi çekti. Yine diyorum çünkü bu etkileyici resme belki 30 yıldır yeniden yeniden bakıyorum.


 

Ortaokulda (1983-1986), müdavimi olduğum Çağlayan İl Halk Kütüphanesi'nin raflarında ressamlara dair kitaplar vardı. İlk kez orada bu eseri görmüş ve hayran kalmıştım.

İmza üstüne imza. Dali ile ilgili kitabı eşi Gala imzalamış.


Dali'nin imzası da bir hat eseri gibi çok güçlü grafik bir yapıya sahiptir.




Sanatçı böyle olmalı galiba, hayatın içine taşan imzası bile düşündürücü.

Kalem Satın Alma Hastalığı



Geçen hafta "40 tane dolmakalem neyime yetmiyor, artık kalem almayacağım" diye kendi kendime söz vermişken fiyatı da uygun olan şahane bir kalem görünce kendimi kaybettim ve aldım.

Önceki akşam Parker kalemlerinin yenilenmiş yüzüyle meraklılara sunulduğu akşam, Prof. Dr. Muhittin Şimşek ile bu konuyu da konuştuk. Kendisine, keşke bütün hastalıklar böyle olsa, dedim. (Muhittin Beyin koleksiyonu benim kalemlerimin en düşük ihtimalle 10 katıdır belki, o daha uç bir noktada.)

Öte yandan, neden kalem diyorum da "Mürekkep satın alma hastalığı" demiyorum? Ya da "Defter satın alma hastalığı"? Çünkü çoğumuz iyi defterin ve  iyi mürekkebin peşinde kalemler kadar koşmuyoruz. Bu değerlendirme de küçük bir özeleştiri olsun. Mürekkep şişeleri ve defterler de kalem kadar itibarlı olur inşallah.

Hâl böyle olunca Ekşi Sözlük'teki "kitap satın alma hastalığı" adında çok sevdiğim bir başlık geldi aklıma. (Sözlükte kalem satın alma hastalığı başlığı da var ama o kadar ilgi görmemiş.) Aslında pek çok açıdan kalem ile kitap birbirine çok benziyor. Satın alıp da okuyamadığımız kitaplar, alıp kullanamadığımız kalemler var.


Orada yazmıştım, bir parçasını buraya da alayım:

İflah olmaz bir derttir bu, son sözü Fuzuli üstadımız bir gazelinde yüzyıllar evvel söylemiş zaten:

"hâsılım yoh ser-i kûyunda belâdan gayrı
garazım yoh reh-i aşkında fenâdan gayrı"