13 Kasım 2010

Harfleri kıskanmak



110 yıllık bir yazı.

Eski defterleri karıştırınca insanın karşısına neler çıkıyormuş meğer.

Böyle yazılarla karşılaşınca şu harfi nasıl yapmış, bu harfin kuyruğunu nasıl kıvırmış diye kıskanıyorum.

Ama çok da umurumda değil aslında, inci gibi ardı ardına dizilmiş, hep aynı puntoyla yazı makinesi gibi yazanlara hep şaşırmışımdır zaten. Yazı değişken olmalıdır, ruh haline göre iyi-kötü bir havası olmalıdır. Çok düzgün ve kusursuz olan yazılar, aşırı kontrol belirtisi gibi gelir, sıkmamalı kendini insan, iyi yazacağım diye kişiliksiz ve monoton bir tarzı benimsemek yanlıştır bence. Bir harf, bir kelime kendi başına gidebilmeli, kendi başına yürüyebilmelidir.

Hem insan bu, ruh hali hep değişiyor, yazısı nasıl değişmez?

Bir teğmenin seyir defteri




Defterler beni heyecanlandırır. Boş bir defter ise korkutur biraz. Senelerdir yazamadığım defterler birikti evde. Ne zaman yazarım bilmem, belki çocuklarıma kalacak bu güzel defterler. Neyse bugün finebooksmagazine.com sitesinde gezinirken (aslında kitap arıyordum) bir teğmenin seyir defterine rastladım.




Defterin kapağını görünce aklıma İlhan Berk'in defterleri ve defter kapakları geldi. YKY iyi ki basmış bu kitabı. İlhan Berk'in bir şair olmasının yanında bir ressam olmasını da önemsiyorum elbette. Ancak sadece resim değil, yazı sanatının, kendine özgü bir hat sanatının güzel örneklerini de vermiş bir bir sanatçıdır kendisi. Şiiriyle de bağlantılıdır bu resimler ve yazılar. Yazının şiiridir, şiirin de resmidir gördüklerimiz. Zaten yazının temelinde resim yok mudur?