Tam hatırlayamıyorum, sene 2009 olmalı, izinli olduğum bir Perşembe günü, gezmiş dolaşmış, dinlenmek için Sirkeci'de Büyük Postane'de oturmuş, boş durmamak için de çantamda bulunan kitabı çıkarmış okuyordum. Kitaba daldığım için daha önce farketmediğim, hemen yanımda oturmuş bulunan kişinin telefonu çaldı birden. Belki farketmeyecektim fakat telefonun melodisi çok rahatsız edici olduğundan ister istemez dönüp baktım. Yanımdaki telefonu açıp konuşmaya başlayınca kitaba geri döndüm. Karşı taraf bir şey söyleyince, "Hemen not alıyorum" dedi, dönüp bana baktı, gömleğimin cebindeki dolmakalemleri gözüne kestirmişti besbelli. "Kalemizi ödünç alabilir miyim?" dedi kibar olmaya çalışarak. "Kusura bakmayın, veremem" dedim, "Dolmakalem bunlar" diye de nedenini belirttim. Nedense çok sinirlendi ve "Alt tarafı bir kalem yahu, verirsen ölür müsün?" dedi. Tartışmaya niyetim yoktu, vakit de geçmişti zaten, kitabı çantama tıkıştırıp toparlandım. Bu arada "Kalemlerimi kimseye vermek zorunda değilim" deyince, adam veznelerden birine doğru yürümeye başladı, bir yandan da telefonda konuştuğu kişiye beni şikayet ediyordu.
Büyük Postane'nin merdivenlerinden inerken benzer olayları işyerinde arada sırada yaşadığım aklıma geldi. Kendi kendime "Gazeteciler bile defter-kalem taşımıyor artık, kimseyi ayıplama" dedim. Bunları, dün Recaizade Ailesi'ni araştırırken okuduğum bir olay nedeniyle yazdım. Kâğıt ve kalem taşımanın önemine işaret eden bu küçük öyküyü siz de okuyun istedim:
Cumhuriyet'in ilk yılları. Ankara’da devlet kademesinde
çalışacak kaliteli bürokratlar aranıyor. Atatürk, yakın çevresine bir gün "Gidip
İstanbul’dan Fransızca konuşabilen adamlar bulup getirin" demiş. Fransızcası
kuvvetli olan ve çevresinde ‘hoca’ diye tanınan ünlü gazeteci Ercümend Ekrem Talu’yu getirmişler. Kendisine Cumhurbaşkanlığı genel sekreterliği görevi verilmiş.
Bir müddet sonra Ercümend Ekrem Bey, Atatürk’ün huzuruna çağrılmış. Atatürk çeşitli direktifler vermiş ve
‘not alınız efendim’ demiş. Hemen ceplerini karıştıran Ercümend Ekrem Bey kalem ve
kâğıt bulamamış.
Ercümend Ekrem Bey, o sırada odada bulunan ve vazoları düzelten Latife Hanım’a dönerek
‘bir kalem getirebilir misiniz’ deyince ortam buz kesmiş ve Ercümend Ekrem görevinden alınmış.
Saygısızlığa tahammül edemeyen ve gururlu bir kadın olduğu bilinen Latife Hanım'ın bu olayda katkısı olsa da Ercümend Ekrem Talu'nun görevden alınmasının tek nedeni gayet basit: Kağıt ve kalem taşımadığından.