Mürekkep içmemiş kalem Ömer Hayyam'ı da bilmez.
Kimi kalemlerin fotoğraflarına bakmak en büyük meraklarımdan biri. Gördüğüm fotoğraflarda Mürekkebin tadına bakmamış kalemlerin çok tuhaf göründüğünü düşünmeye başladım. Pırıl pırıl olan ve dolmakalemin ucu ilk alındığı günün havasını taşıyan kalemleri sevmiyorum.
Bir de mürekkepten uzak durması yeğlenen kalemler var. Geçen gün kutusunda limitli üretim bir dolmakaleme rastladım. Kalem şahane elbette, fakat üzerindeki bir heykelden yola çıkılarak yapılan metal çıkıntılardan dolayı hem yazı yazmak zor hem de mürekkebe bulaşması belli ki hiç istenmeyen türden bir havası var, yani yazı yazılmak için yapılmamış, bu kalem koleksiyonluk bir nesne sadece.
Garip ama gerçek: Kalem kullanmayan koleksiyoncular var dünyada. Kullanmayabilirler elbette, paşa gönülleri bilir, ancak yine de tuhaf buluyorum. Bununla birlikte kitap okumayan kitap koleksiyoncuları olduğu gibi, yazı yazmayan dolmakalem koleksiyoncularının olması da doğaldır sanırım.
Oysa mürekkebi bilen kalem öyle soğuk durmaz, öyle uzaklara bakmaz, Ömer Hayyam yazmamış mıydı?
"Geçmiş günü beyhude yere yâd etme
Bir gelmemiş ân için de feryad etme
Geçmiş gelecek masal bütün bunlar
Eğlenmene bak ömrünü berbad etme"
Ben, büyük şairimiz Orhan Veli'nin bu Hayyam çevirisini yazmayı seven biri olarak birazcık değiştirerek söylüyorum:
Geçmiş günü beyhude yere yâd etme
Bir gelmemiş ân için de feryad etme
Geçmiş gelecek masal bütün bunlar
Yazmana bak ömrünü berbad etme
(Hem canımız çevirmenimiz ve şairimiz Orhan Veli'yi, hem de matematikçi, astronom, filozof ve şair Ömer Hayyam'ı sevgiyle saygıyla analım.)
Sevgili Mehmet !
YanıtlaSilBenim çok paramda olsa kesin dolma kalemlerimi mürekkeb ile tanıştırır ve aşık olmalarını sağlardım birbirlerine.
Yazmanın keyfini bir bilseler ama o da bir kültür işi.
Hayyam ın bu versiyonu da güzel olmuş ellerine sağlık..
Sevgiler..