Seminer notları, 2016 |
Şurası bir hakikat: En çok parayı dolmakalem için harcıyoruz.
sahip olduğumuz kalemlerimiz bize yetmiyor artık.
Daha da ileriye gidiyoruz. O dolmakaleme veya bu dolmakaleme bakıyor ve bazı kalemlerin güzelliği içimize işliyor, o zaman keşke benim olsa diyoruz.
Sonra bir gün o kalemi aldığımızda biraz şaşırıyoruz, istediğimiz gibi yazamıyoruz. Çünkü esasında diğer önemli şeyleri çok da önemsemiyoruz.
Güzel bir kalem, değerli bir kalem bizi olduğumuzdan daha iyi yapmıyor oysa. Bizi biz yapan değerler bütünüdür. Dolmakalemi olduğundan daha güzel ve değerli kılan da kâğıt ve mürekkeptir, bütüne gösterdiğiniz tavırdır.
Geceleri gökyüzüne baktığımızda yıldızları göremiyoruz artık. Bunun nedeni bildiğiniz gibi şehir ışıklarının yarattığı kirlilik. Işık kirliliği. Işık, hayal kırıklığı yaratabiliyor. Fakat çoğu insan bu durumun farkında bile değil. Oysa gökyüzünde sayılamayacak kadar çok yıldız var. Sadece biz göremiyoruz. Dolmakalemler de ışık kirliliğine benziyor.
Meraklı olmak bir insanın ulaşabileceği en üstün mertebelerden biri. Meraklı insan arar bulur, sorgular, var olan bilgilerin üzerine kendine ait bir şey katar. Meraklı insan markalara aldanmaz, defterlerin resimli kapaklarına kanmaz (ki bildiğim üretilmiş en iyi defterin üzerinde hiçbir şey yazmıyor mesela), meraklı insan gözlerini kapatıp kâğıda dokunur, mürekkebin iyisini arar.
Mürekkep ve kâğıdın (defterin) iyisi bizi hayal kırıklığından uzaklaştırır.
Yine güzel bir yazı olmuş tespitleriniz de yerden göğe haklısınız ama zaten bizim bu tür blogları takip etme amacımız da biraz bu söylediklerinizle ilgili değil mi? bizimkisi iyi doğruyu güzeli arama yolculuğu bu yolculukta karşımıza istemediğimiz ya da önce beğenip sonra tanıdıkça nefret ettiğimiz nice yol arkadaşları kalemler mürekkepler defterler çıkmakta ama şu da bir hakikat ki pişmanlıkların öğrettikleri daha kalıcı daha ayrıntılı izler bırakıyor saygılarımla
YanıtlaSilHaklısınız. Kötü ürünler de kötü arkadaşlar gibidir, iyisi görüp tanımadıkça öğrenmek zor.
Sil