Bir iki cümle not aldım ve dolmalemimi masanın kenarında bıraktım. Ardından kalem bir iki sallandı ve şekilde görüldüğü gibi durdu. Ben de çantamdan fotoğraf makinemi çıkartıp bir de görüntülü not alayım istedim.
Sonra her şeyin bir denge noktası, her şeyin bir merkezi var diye düşündüm.
Kâğıt için ve mürekkep için de öyle değil midir?
Eşyanın ve insanın da bir doygunluk noktası, ağırlık merkezi, hayali geometrik alanların kesiştiği odak noktaları var.
Yazdığımız her şeyin de bir ağırlık noktası var. Meraklı insanların ortak bir özelliklerinden biri de böyle bir şey. Hep belli bir iz bırakarak, belirli bir noktanın çevresinde dönmek, aynı duygunun farklı görünümlerini aramak, yazı yazarken de okurken de kendimize ait merkezi bir alanı kazımak, orada derinleşmek.
İşte, insanlar da böyle, bir kalem gibi kolları boşlukta olsa bile ayakları yerde.
Zihnimizden kâğıda akan düşünceler gibi denge noktasına doğru ilerliyor/dönüyor.