20 Nisan 2017

Dolmakalem Dönüştürücüleri

Sıkmalı tip dönüştürücü, Parker 21

Çok meraklı olmayanlar kartuş ve pistonlu kalemleri bilir ama bunların dışında dolmakalemlerin onlarca farklı dolum sistemleri vardır. 

Sadece ABD'li firmaların efsanevi dolum sistemleri için kitap bile yazılır desem konunun ayrı bir derya olduğu anlaşılır sanıyorum. 


Ernst F. Attula patentli dolum sistemi, 1925.

Mesela Ernst F. Attula isimli mucidin tasarımı olan Sheaffer'ın da Snorkel adıyla kullandığı dolum sistemi üzerine yapılan tartışmalar da ayrı bir konudur. 

Bu sistemde dolmakalem ucu mürekkebe bulanmıyor. Çok ilginç bir şekilde damaktan çıkan incecik bir boru sayesinde kalemin içine mürekkep çekiliyor.

Piston tip dönüştürücü, Sailor
Elimdeki dolmakalemlerin yarısı pistonlu, diğer yarısı da piston tipi dönüştürücülü. En çok piston tipi dönüştürücüleri seviyorum. 

Kartuşlara ise hiç alışamadım, sevemedim. Ne zaman yeni bir dolmakalem alsam eğer pistonlu değilse hemen dönüştürücüsü var mı diye sorarım. Eğer yoksa almam. Çünkü mürekkep şişelerinin muazzam zenginliğinin yanında kartuşlar çok sınırlandırıcı geliyor bana. 

Kartuşlar pratiktir, doğru ve herkes benim gibi ellerini kirletmeyi sevmediğinden seveni de çoktur, o da doğru. Orhan Pamuk mesela, yeni bir romana başlarken kullandığı kartuşları atmaz biriktirirmiş. Böylece ne kadar yazdığını anlarmış.

Hepsi iyi güzel de kartuş bir nevi çöp üretmek değil midir? Ellerimizi kirletmiyoruz ama doğayı alabildiğine kirletmekten de hiç çekinmiyoruz.

Kartuşlu dolmakalemleri pilli saatlere benzetiyorum. Mekanik saatler ise pistonlu veya dönüştürücülü dolmakalemler gibi çöp üretmez.


Sheaffer NoNonsense dönüştürücü
Pistonlu kalemlerin temizliği de zor, hassas bir sistem olduğunda kurcalamaya korkarım. Bir de kalemin içini göremediğim için bir tuhaf hissediyorum. Ancak herkes bilir, pistonlu dolmakalemler Karamazof Kardeşler misali bir klasiktir, en sağlam dolum sistemidir. 

Bana gelince dolmakalemi parçalarına ayırmayı sonra tekrar birleştirmeyi seviyorum. Bu şekilde yapılan temizlik tam bir terapi gibi oluyor.


Lamy Al-Star, eski tip z24 dönüştürücü. (Kitap: Yazı İnsanlığın Belleği, YKY, 2002)
Lamy firmasının kırmızı rengiyle gönül fetheden dönüştürücüsünü de ayrı bir seviyorum. Lamy kalem meraklılarını gıdıklayıcı ürünler yapma konusunda bir dahi, z24 isimli bu dönüştürücünün yeni bir modeli çıkmış ama henüz bulamadım. (Kozmetik bir düzenleme ama olsun.)


JetPens sitesinin meşhur dolmakalem dolum sistemleri (Fountain Pen Filling Systems) isimli videosunu izlemeyen var mıdır bilmiyorum. Belki birinin işine yarar diye buraya bırakıyorum:


19 Nisan 2017

Bir Dolmakalem Hırsızlığı Üzerine Notlar

Bugün Hürriyet gibi büyük internet haber sitelerinde 10 bin liralık özel üretim kalemi böyle çaldı başlıklı bir haber var, yarın da gazetelerde görürüz.

Özetle, benim de alışveriş yaptığım Ümraniye Buyaka AVM'deki Barker's Pen Shop'ta geçtiğimiz pazar günü bir hırsızlık yaşanmış.
Visconti Millionaire L.E.

Takım elbiseli bir adam mağazada tezgahtarın başka bir yöne bakmasını fırsat bilerek Visconti'nin sınırlı sayıda üretilmiş (988/050 numaralı) Millionaire modelini çalmış. 

Barker's Pen Shop
Haberi görünce Barker's Pen Shop ortaklarından Faruk Çelikten'i aradım. Faruk Bey, kamera görüntülerini teslim edip, polise ifade vermiş, ofisine dönüyormuş. Ben de geçmiş olsun dedikten sonra kısa bir süre konuştuk ama söylediklerinden önemli şeyler öğrendim. Birincisi bu ilk çalınan kalem değil. Daha da önemlisi Faruk Çelikten, bu olayla ortaya bir kez daha çıkan hırsızlık vakalarının kırtasiyelerin en önemli sorunlarından biri olduğunu söylüyor.

Bu arada merak edip en çok hangi kalemlerin çalındığını sordum. Cevabında hiç beklemediğim markalar vardı. Faruk Bey diğer kırtasiye mağazalarını da ekleyerek en çok Cross marka kalemlerin ardından da Graf von Faber-Castell modellerinin çalınmakta olduğunu söyledi. Açık arayla önde olan Cross kalemleri, çünkü satılması kolay, Graf von Faber-Castell kalemleri ise çok değerli oldukları için çalınıyormuş.

18 Nisan 2017

Cicero ile Yaşlılık ve Yazı Üzerine


Romalı düşünür ve devlet adamı Cicero (Kikero diye okunuyormuş) ya da tam adıyla Marcus Tullius Cicero, aradan geçen 2 bin yıl sonra bile yazdıklarına dikkat kesileceğimiz, sözleri ve görüşleri kendi zamanın ötesine uzanabilen bir insan.


Cicero kitaplarını çok severmiş. Tıpkı Dersu Uzala'nın  doğadaki nesneleri ve canlıları kişileştirmesi gibi Cicero da kitaplarını bir tür insan saymıştır. Öyle ki sevgili kitaplarının üzerinde hakları bulunduğunu düşünmüş ve onları hesap vermek zorunda olduğu eski arkadaşları gibi görmüştür.

Roger Harris'in Imperium isimli eserinin ilk sayfasında ise anlatıcı şöyle der: "Zengin biri değildi, büyük bir komutan değildi. Cicero'nun kendi sesinden ve sözünden başka hiçbir şeyi yoktu."

Cicero'nun Yaşlı Cato veya Yaşlılık Üzerine isimli kitabının yeni bir çevirisi piyasaya çıkalı belki bir hafta, bana hediye edileli ise 4 gün oldu ama toplamda belki 5 kez okudum (sonuncusunda bir cümleyi arıyordum.) 

Cengiz Çevik'in Latince aslından çevirdiği İş Bankası Kültür Yayınları'nın Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi'ne ait Yaşlı Cato veya Yaşlılık Üzerine kitabı bazen beni de ciddi bir şekilde kaygılandıran günümüzün bazı konuları nedeniyle binlerce yıl önceye bakmaya vesile olduğu için dikkatle okudum.

Cicero bu kitabı ölmeden bir yıl önce 62 yaşında yazmış. Sezar, Marcus Antonius ve Sezar'ın yeğeni ve evlatlık edindiği Augustus arasında kalan bir zeka. Cumhuriyeti savunan Cicero, halkın arzularına ve güç sahibi insanların hırslarına engel olamadı. Cumhuriyeti yıkan Augustus 58 yıl hüküm sürmüş ama Roma'nın sonunu getiren zincirin ilk halkası olmuştu. 

Yaşlı Cato veya Yaşlılık Üzerine kısacık bir kitap ama hacmiyle ters orantılı olarak dolu dolu. Üstelik yaşlılığa bakışta Eskiçağ'dan birine kulak vermenin, okumanın, öğrenmenin hazzını yaşatıyor. Zaten Cicero, "Doğmadan önce olanları bilmemek sürekli çocuk kalmaktır." diyen biri. 

Hepimiz, yaşlı olmak ve yaşlanmak üzerine düşünmeliyiz. Bu kitabı okurken hem tarih üzerine (BBC ve HBO ortak yapımı olan Rome isimli muazzam dizi aklıma geldi. Antik Roma uygarlığına meraklı olanlar muhakkak izlemeli derim.) hem de yazının çağları aşan gücü üzerine düşündüm.

Cicero (d. MÖ 3 Ocak 106 - ö. MÖ 7 Aralık 43)
Cicero'nun "Bir bahçen, bir de kütüphanen varsa eğer; ihtiyacın olan her şeye sahipsin demektir." sözüne yürekten katılıyorum.

Peki ama bunca yazıya ve tarihsel birikime uzaktan bakanlar ne görür, ne duyar acaba?
“Seneca, Cicero, Epikuros, Plutharkos gibi bilgelerin en hırpalayıcı özelliği, insanın akıl yürütme yetisinin iki bin yıl sonra mek parmak gelişmediğini kanıtlamalarıdır.” (Enis Batur, Kulak, Sel Yay., 2008)