dolmakalem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dolmakalem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

09 Nisan 2017

Bir Kalemi Dokuz Ayda Yapıyorlar

1 Nisan 2006, Milliyet Cumartesi

Bir kalemi dokuz ayda yapıyorlar

81 yıldır el yapımı özel kalemler üreten Omas Türkiye'de. Kalemlerinin fiyatları 140 avro ile 31 bin avro arasında değişen firmanın CEO'su Cristiano Pauia "Yılda 60-70 bin civarında kalem üretiyor, 20 model hazırlıyoruz" diyor

MELİS ALPHAN

1925'ten beri el işçiliğiyle üretim yapan İtalyan kalem firması Omas'ın ürünleri artık Türkiye'de satılmaya başlanıyor. Yunan mimarisinden esinlenerek yaratılan kalemler reçine, selüloit, ahşap, titanyum, gümüş ve altından yapılıyor. Dünyada seri üretim alıp başını giderken Omas hâlâ geleneksel yöntemlerle çalışıyor. Dünyanın en büyük lüks ürün perakendecisi Louis Vuitton Moet Hennessy'ye bağlı olan Omas'ın Türkiye genel distribütörü Arte Akmerkez, bu el yapımı kalemleri bundan böyle alıcılarıyla buluşturacak.Firmanın CEO'su Cristiano Pauia, Omas'ın tarihçesini ve koleksiyonlarını anlattı.

- Omas çok eski bir firma. Bugünlere nasıl geldi

Omas 1925'te mühendis Armondo Simoni tarafından mekanik bir atölye olarak kuruldu. O yıllarda Bolonya'da sürekli icatlar yapan çok sayıda kişi yaşıyordu. İşe Art İtaliana adı verilen modelle başladı. Hayranı olduğu antik Yunan sanatı ile İtalyan kültürünü birleştirdi. 12 kenarlı sütundan ve İtalyan yaratıcılığından esinlendi. İlki 1928'te yapılan bu kalem günümüzde de satılıyor. Omas ailesi hâlâ işin içinde. Şirket 2000'te LVMH'ye dahil oldu. Ailenin yola bu grupla devam etmesinin nedeni, LVMH'nin markaların tarihsel değerlerini muhafaza etme özelliği.

Tüm ürünleriniz el yapımı. Bunun özel bir nedeni var mı?
Bu bizim geleneğimiz. Giyim sektöründe nasıl terzi işi elbiseler ve hazır giyim varsa, bizim işimizde de aynı şey geçerli.

Bir kalemin yapımı ne kadar zaman alıyor?

Selüloit bir kalemin yapımı dokuz ay sürüyor. Sadece doğal maddeler kullanıyoruz. Selüloit ahşaptan yapılıyor. Kalem yapılırken selüloit bir sıvı içinde altı ay dinlendiriliyor, sonra sıkıştırılıp kesiliyor ve içine delikler açılıyor. İlk delik açıldıktan sonra 37 derecelik özel bir fırında üç hafta bekletiliyor. İkinci delik açılıyor ve üç hafta daha bekletiliyor.

En değerli kaleminiz hangisi?

Gaia adı verilen sınırlı sayıda üretilen serimizdeki kalemler. Altından yapılıyor ve değerli taşlarla süsleniyor. Bu taşları işlemek bir kişinin üç ayını alıyor. Tanesi 31 bin avroya satılan bu kalemlerden yılda 30 tane üretiliyor.

Ürünleriniz kaç ülkede satışa sunuluyor?

Dünyanın dört bir yanında 21 temsilciliğimiz var. İtalya'da 150 mağazada ürünlerimiz satılıyor.

TURUNCU KALEMLER POPÜLER 

Yılda kaç kalem üretiyorsunuz?

60-70 bin civarında. Dört koleksiyonumuz var. Toplamda 20 model hazırlıyoruz. Sınırlı sayıda üretilen kalemlerden oluşan seride bir-iki model yer alıyor.

Bugün kalem, saat gibi bir statü sembolü olarak nitelendirilebilir mi?
Biz erkeklerin kimliğimizi yansıtan sadece birkaç aksesuvarı var. Kol düğmesi, saat, kravat, çakmak, ayakkabı ve kalem. 140 avroluk dolmakalemlerin yer aldığı Bologna koleksiyonumuz 25-35 yaşları arasında, kariyerine yeni başlamış, dolmakalem kullanmaktan hoşlanan ancak bunun için fazla parayı gözden çıkaramayacak kişilere hitap ediyor. 30-45 yaşları arasındakiler Art Italiana'yı tercih edebilir. Bu model daha sofistike yöneticilere hitap ediyor. Üçgen şekilli 360 ise gençlere ya da modern çizgilerden hoşlananlara yönelik bir kalem. Elin şeklini alıyor, kullanımı rahat. Pazarın her kesimine hitap ettiğimiz söylenebilir.

Müşterileriniz arasında erkekler ağırlıkta herhalde.

Kadınlara yönelik tasarımlarımızın sayısını artırıyoruz. Turkuvaz, pembe, turuncu gibi renklerde kalemler üretiyoruz. Turuncu renkli kalemler çok popüler.

Türkiye'deki satışlar konusunda umutlu musunuz?

Evet. Önümüzdeki dönemde toplam 10-12 mağazada ürünlerimizin satılmasını planlıyoruz. 

Omas 360

"Her gün kullanırsanız sorun yaşamazsınız"

Dolmakalem nasıl kullanılmalı?

Lüks kalemin kapağını arkasına takmamanız gerek. Dolmakalem hassas olduğu için dikkatli kullanmalısınız. Her gün kullanırsanız sorun yaşamazsınız. İki hafta kullanmazsanız temizlemeniz gerekir çünkü mürekkep yoğun bir madde. Kalemin içinde kurur ve kalemin ucuna düzgün şekilde akmaz.

Kalem alırken neye dikkat etmek gerekir?

Kalemin ucu yumuşak olmalı. Dolmakalemle yazdığınızda kalemi hissetmemelisiniz, kağıt üzerinde akıp gitmeli. İyi uçlu bir dolmakalem elinizin uzantısı haline gelir ve eliniz yorulmadan saatlerce yazı yazabilirsiniz.

En çok satan kaleminiz hangisi?

360 (üçgen) kalem.  

Kaynak: http://www.milliyet.com.tr/bir-kalemi-dokuz-ayda-yapiyorlar/cumartesi/haberdetayarsiv/01.04.2006/151310/default.htm

04 Nisan 2017

Kapris Nedir Bilmeyen Umberto Eco

21 Kasım 1991, Milliyet

"Müzik dinlemek benim için vazgeçilmez bir şey... Özellikle çalışırken müzikle
bütünleşiyorum. Bazen de canım kalkıp bir şeyler çalmak istiyor... Derhal yerimden fırlıyorum, ya çellomu kapıyorum, ya piyanomun başına geçiyorum, başlıyorum çalmaya... Trompet de çaldığım oluyor. Yorulana, bıkana kadar çalıyorum. Bazen saatlerce... Sonra gene pikaba Bach'ı yerleştirip yazı
masamın başına geçiyorum." 

Bologna Üniversitesi'nde müzik tarihi dersleri de veren Umberto Eco, müzik dinleyip müzikle uğraşmanın, çalışma ritminin doğal bir parçası olduğunu belirtiyor. Umberto Eco, yazılarını hep eski model bir dolmakalemle yazıyor. Nadiren tavuk tüyü ve hokka kullandığı da oluyor. Ama temel yazma aracı, eski model dolmakalemi... Şöyle diyor:
"Yazarken, mürekkebin yumuşaklığını kâğıdın üzerinde hissetmek hoşuma gidiyor." 

Umberto Eco, çok sade olan hobilerini şöyle anlatıyor: "Eski kitap biriktirmeyi
seviyorum. Ne bulursam alıyorum. Paramın önemli bir bölümü eski kitaba, eski el yazmalarına gidiyor. Müzik dinleyip çalmayı seviyorum. İşte hepsi bu... Tabii yazmayı aşk derecesinde seviyorum. Ama ben, yazabilmek için asla özel ortamlar aramam. Her ortamda yazarım. Uçakta seyahat ederken yazarım,
sakal tıraşı olurken yazarım, oturarak yazarım, ayakta yazarım,
loş ışıkta yazarım, aydınlıkta yazarun, gece yazarun, gündüz yazarım.. Yazmak
için özel ortamlar arayanlara da -Alberto Moravia gibi- akıl erdiremem.."

21 Kasım 1991, Milliyet

Umberto Eco (1932-2016)


Not: Ek olarak bazı Eco kitaplarının kapaklarını paylaşmak güzel olur diye düşündüm. Türkçe kitaplarının kapaklarına da baktım ama güzel bir kapak göremedim. 
La Production des signes, Umberto Eco


Lector in Fabula, Umberto Eco


01 Nisan 2017

Scrikss: 1962-1990 Arası Gazete İlanları


21 Kasım 1962, Milliyet
Bulabildiğim en eski Scrikss ilanı 1962'den.


11 Şubat 1963, Milliyet

Bilmem hiç dikkat ettiniz mi, tıpkı Parker ve Sheaffer ilanlarında olduğu gibi Scrikss ilanlarında da kapak hep gövdeye takılıdır.


30 Kasım 1966, Milliyet


Eski paralar şimdi daha ilgi çekici galiba. Şu 2,5 liralık bozuk paralara küçükken hayretle baktığımı hatırlıyorum.


2 Ekim 1967, Milliyet

Genellikle kalemlerle ilgili pek fazla bilgi paylaşmayan Scrikss'in böyle bir ilanını ilk gördüğümde çok şaşırdığımı itiraf edeyim. Keşke patent belgelerindeki gibi daha teknik bir çizim olsaydı. 


21 Ekim 1987, Milliyet, Scrikss 17
1 Kasım 1990, Milliyet,  Scrikss 419
En beğendiğim ilanlar işte bu tarz olanlar. Geçmiş ile gelecek arasında böyle güzel bağlantılar kurmak çok güzel bir tavır. 


31 Mart 2017

Parker, Quink, Tefrika

20 Eylül 1950, Milliyet

Efsanevi Parker 51 için hazırlanmış bir ilan. İlanın üslubu çok hoş. 

"... en çok istek celbeden dolmakalem..."

"... ince zarafeti ve parlak güzelliği en müşkülpesentleri dahi tatmin ederek her görenin takdirine mazhar olmaktadır." 

"... mürekkep kontrol haznesi münasip miktarda uca gelmesini sağlar, taşma ve akıntıya mâni olur. 14 Karatlık altın ucu ise, kir ve hasara karşı mahfuzdur."

"Yazarken kelimeler hemen kurur! Zira yalnız Parker 51, gayet parlak, son derece sabit ve derhal kuruyan yeni Superchrome mürekkebinin tatminkâr surette istimalini mümkün kılar."

19 Eylül 1958, Milliyet
Parker Quink mürekkep şişesinin tasarımı günümüzde de aynı şekilde üretiliyor. Kapaklardaki çentikler de aynen duruyor. Sadece kapağın üzerindeki logo ve etiketin üzerindeki yazılar farklı biraz.

17 Kasım 1958, Milliyet
Dolmakaleminiz derece değildir!

24 Aralık 1962, Milliyet

Sevinç, şaşkınlık... Sonraki sahneyi de merak ediyorum.

28 Eylül 1964, Milliyet

Parker 45: Çalışkan öğrenciler için. 

15 Ekim 1964, Milliyet

Işık saçan öğrenci ve bir dolmakalem. Aslında kahramanı dolmakalem olan bir çizgi roman olmalı.

12 Haziran 1967, Milliyet

Bir fiske ile 700 kelime! Bence "gizli hazne" yerine "gizli hazine" olmalıydı. Daha heyecan verici olurdu. Gerçi ilanın bu hali de güzel.

1 Eylül 1967, Milliyet

"Oklu çengel Parker markasının timsalidir."

OKUMA PARÇASI

Aşağıdaki günlük tefrikanın Parker ile bir ilgisi yok. Sadece hem gazetenin yazım tarzını göstermesi, hem de kalemlerin bir polisiye öyküdeki yerini de öğrenmemiz açısından önemli bence. 
20 Mayıs 1950, Milliyet



30 Mart 2017

Sheaffer: 1948-1962 Arası Gazete İlanları

Başka bir şey için Milliyet ve Hürriyet gazetelerinin eski ciltlerini karıştırırken yazıya çiziye dair güzel ilanlar bulmuştum. Gördüğüm kadarıyla en çok ilan da Sheaffer için yayımlanmış. (Yarın Parker ile devam ederiz.)


2 Haziran 1948, Hürriyet

23 Aralık 1948, Hürriyet
15 Aralık 1949, Hürriyet



15 Aralık 1951, Milliyet, 
3 Haziran 1952, Milliyet
21 Aralık 1952, Milliyet 



29 Aralık 1954, Milliyet



30 Aralık 1954, Milliyet


23 Aralık 1962, Milliyet

Ek: Görüyorsunuz ki Milliyet gibi Türkçeye önem veren bir gazetedeki ilanlarda zamanında dolmakalem yerine yanlış olarak "dolma kalem" yazılmış. Neyse ki bunun ilanlara mahsus bir hata olduğunu, gazetedeki haberlerde ise dolmakalem şeklinde yazıldığını görüyoruz. Bilindiği gibi "bileşik sözcük" tartışması eski bir konudur. Rahmetli hocamız Ömer Asım Aksoy Türkçenin birliği için ömrü boyunca mücadele etmişti. Kendisi 95 yaşındayken (1993'te öldü) bile, ömrünün son günlerinde Türkçenin birliğini bozanlara derdini anlatmaya çalışıyordu. Ne yazık ki 12 Eylül zihniyeti birleştirici olmaktan çok ayrıştırıcı bir Türkçe inşa etti. Bugün bir kelimenin nasıl yazılacağı konusunda bir fikir birliği yok. Dolayısıyla bir şey yazarken büyük bir hata yapıyor ve dünya görüşümüze göre hareket ediyoruz. Güzel Türkçemiz şizofreniye yakalanmış bir canlı gibi görünüyor. Bu vesileyle Türkçenin dağınık varlığını derleyip toparlama alanında büyük hizmetlerde bulunan Ömer Asım Aksoy ustamızı saygı ve sevgiyle anıyorum. 

Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için: "Dolma kalem" mi "dolmakalem" mi?

29 Mart 2017

Dolmakalemin 40 Faydası

Pelikan 120
 
Dün sabah, yağ gibi kayan bir uçla, üstelik gazete kâğıdına keyifle bir not düşerken, genç bir arkadaş "Bu kalemin ne faydası var?" diye sordu. Ben de "Hangi birini sayayım, 40'tan fazla yararını gördüm." diye cevap verdim. İnanmayıp güldü. 

Sonra elindeki tükenmezkalemi gösterip benim elimdeki cânım Sheaffer ile aynı işi yaptığını söyledi. Üstelik benim ellerimde mürekkep lekeleri varmış, onu elleri tertemizmiş filan. "Bak sana dolmakalemin en az 40 tane faydasını yazacağım, sen de bir okursun, belki fikrin değişir." dedim.

İtiraf etmek gerekir şimdi: Herhangi bir kalemin, bir dolmakalemden öyle aşırı büyük bir farkı da yoktur. Arkadaşım bir yerde haklı, dolmakalem diğer kalemlere çok benzer. Mesela kurşunkalem ile hoş yazılara imza atabilir, aynı şekilde Montblanc 149 ile şiir de yazabilirsiniz. Basit bir bas-çek fotoğraf makinesi de temelde bir Leica veya bir Hasselblad ile aynı işlevi yerine getirir. Örnekleri çok daha uç noktalara götürebiliriz, bir Casio F-91w de Patek Philippe Nautilus da günün hangi vaktinde olduğumuzu gösterir. Biraz daha kişiselleştirelim; biz de elimize bir fırça alıp resim yapmaya başlayabilir, kendimize ressam diyebiliriz. Lakin suyun öte yanında Picasso, Klee, Dürer, Munch ve 500 yıl öncesinden ise Leonardo da Vinci var. 

Bu örneklere başka bir açıdan da bakabiliriz: İsterseniz elinizde dünyanın en pahalı makinesi de olsa Henri Cartier-Bresson gibi fotoğraf çekmek mümkün olabilir mi? Dilerseniz büyük usta Necmeddin Okyay'ın kalemini, kâğıdını, mürekkebini elinize alın, onun gibi yazmak da mümkün değil artık. Bu başka bir meseledir, zaman, mekân ve ruh ikliminin değişkenliği de işin içine girer.

Demek istediğim anlaşılmıştır sanıyorum, teoride benzerlik gösterseler de aynı işlevi yerine getiren iki şey arasındaki bazı farklılıklar herkes için değil belki ama meraklı kişiler için son derece önemlidir.


Konuyu dağıttım ama hemen topluyorum, daha önce hiç dolmakalem kullanmayanlar için 40 faydasını anlatayım: 

1. Dolmakalem, hatırlatır. 


Bildiğiniz gibi insan unutkan bir varlık. Bizim için çok ama çok önemli olan hatıraları bile unutabiliyoruz, her yeni duruma kolayca alışıyoruz. Kim çocukluğundan kalma kurşunkalemleri yanında taşıyor? Tükenmez denilen kalemler bile tükeniyor, kurşunkalemler aşınıyor, rapidolar kayboluyor. Demem o ki dolmakalem, eşyanın tamir edilebildiği bir devrin simgesidir. Geçmişimizden bir ayna gibidir.


(Not: Samiha Ayverdi Hanımefendi kurşunkalemleri küçülene kadar kullanır, sonra onları atmaya kıyamaz, onları bir kavanozda biriktirirmiş ama biz onun gibi olamayız galiba. O da başka bir ruh ikliminin insanı.)

2. Dolmakalem umut verir.


Dolmakalem yazının 6 bin yıllık tarihinde kalemin geldiği zirve noktasıdır. Üstelik geliştirilmeye devam edilmekte, yeni patentler alınmaktadır. Dijital çağın umutsuzluğuna karşı 

3. Dolmakalem hüzünlendirir.

Hayat mutluluk getirmez pek. Arada sırada güzel bir şey olur. Neden dünyayı zehir eder insanlık anlamak mümkün değil. Daha önce de yazdım bunca kötülüğün, karanlığın, yozlaştırılmış fikirlerin, zorbalığın, maddi değerlerin hüküm sürdüğü, manevi değerlerin sömürüldüğü ve aşağılandığı bir dünyada, her şeye rağmen insan olmak, çantamızda, cebimizde, okuduğumuz kitabın kenarında güzel bir dolmakalemin olması hüzün verici değil midir?

4. Dolmakalem dengeyi sağlar.

Çok dengesiz bir hayat sürüyoruz. Arada sırada bunaldığımız zaman yaslanacak bir dayanak noktasına ihtiyacımız var. Nefes almamız gerekiyor, yaşamaya devam etmemiz gerekiyor. Dolmakalem, tıpkı bizi başka dünyalara götüren resimler, müzikler ve kitaplar gibi bir nirengi noktasıdır.

5. Dolmakalem kendimizi daha iyi ifade etmemiz için teşvik eder.


Her insanın yazı tarzı farklı. Dolayısıyla ihtiyaç duyduğumuz kalem de farklıdır. Her şeyi olduğu gibi kabul edenler dolmakalemden bir şey anlamayabilir. Oysa eğer meraklıysak, elimizin ve zihnimizin uzantısı olabilecek o güzel kalemi aramak güzel bir yolculuktur. "Ne istiyorum?" sorusuna bir cevap aramak, kendimizi tanımakla bir yere varmak mümkündür.

6. Dolmakalem yaralarımızı iyileştirir.


7. Dolmakalem gizli güzellikleri görmemizi sağlar.

8. Dolmakalem ile yazı yazmak hafızayı güçlendirir, öğrenmeyi kolaylaştırır.

9. Dolmakalem kendimizi tanımamızı sağlar.

10. Dolmakalem diplomasi yeteneğimizi artırır.

Dolmakalem kültürü devlet gibidir. Kimisi Ortadoğu'da bir krallık, kimi Avrupa'nın bir kıyısında prenslik, kimisi de (kâğıt, mürekkep) komşularımızın çoğu gibi dertlidir. Kendi başına olsa bir sorun yoktur da, yazı yazmak için zincirin bütün halkalarını sağlamlaştırmak gerektiğini düşündürür. İşlerin yolunda gitmesi için kâğıda dikkat etmek, mürekkebin iyisini seçmek, kalemin ucunun iyi olmasını sağlamamız gerekiyor. Biz de bir diplomat gibi uluslararası ilişkileri anlamak zorundayız. 

11. Dolmakalem odaklanmamızı sağlar.

Günlük hayatımızda o kadar çok uyarıcı var ki kendimizi bir keşmekeşin içinde kaybedebiliyoruz. Özellikle internet aklımızı başımızdan alan bir dünya, 

sosyal medya hesaplarımızda takip ettiğimiz insanların çoğu sürekli olarak mutsuzluklarını, eleştirilerini ve bilimum rahatsızlıklarını bize yansıtıyorlar. Güzel şeyler yazan pek az insan var, onlara da gündem müsaade etmiyor. Oya dijital hayatımızı geçici olarak bir kenara bırakabilirsek daha mutlu olabiliriz. Oturup düşüncelerimizi bir kâğıda yazabiliriz, sadece beyaz bir sayfaya odaklanabiliriz. Cep telefonumuzu kapatıp, defterimizi açarsak bize otomobil çarpması düşük bir olasılıktır.

12. Dolmakalem meraklı olmamıza neden olur.

13. Dolmakalem sanata ilgi duymamızı sağlar.

Mürekkepbalığı ve başka dergiler için dolmakalem koleksiyoncularıyla röportajlar yaptım. Evlerine, ofislerine konuk olduğum bu insanların ortak özelliği duvarlarda ressamların, hattatların eserlerinin olmasıydı. Bir kısmı fotoğrafa ve heykele de ilgi duyuyordu. Hepsinin de sanatla dolu bir hayatları vardı. Müzik zevkleri gelişmişti. 

14. Dolmakalem estetik değerlerimizi geliştirir.

15. Dolmakalem kâğıda hürmet etmemizi sağlar.

16. Dolmakalem mürekkebin başka bir dünya olduğunu öğretir.

17. Dolmakalem zayıf yönlerimizi gösterir, hayata dayanma gücümüzü çoğaltır. 

18. Dolmakalem olaylara daha geniş bir açıdan bakmamızı sağlar, ufkumuzu en az iki katına çıkarır.

Mesela milattan 4 bin yıl önce yazı bulunduğuna ve tarihin başlangıcı olduğuna göre biz şimdi 6017 yılındayız. 

19. Dolmakalem eşyanın tabiatına saygımızı çoğaltır.

20. Dolmakalem gelip geçici hevesli değil, tutkulu olmamız gerektiğini duyurur.

21. Dolmakalem kaliteli nesnelere dikkati artırır.

Ucuz plastik gövdeli kalemlerden, reçine gövdeli, altın uçlu kalemlere uzanan çeşitliliğin içinde kaliteli olanın daha uzun ömürlü olduğunu öğreniriz.

22. Dolmakalem iyiyi kötüden ayırt etmemize neden olur.

İnsanın eline mürekkep bulaşması eşyanın iyi kötü yönleri üzerine düşünmenizi sağlar. Kalemin ucu kâğıdı yırtıyor, istediğimiz gibi yazmıyorsa neden böyle oluyor diye düşünürüz. Tıpkı hayatımızdaki pek çok şey gibi, mikro ölçekte aynı sorunlarla boğuşuyoruz.

23. Dolmakalem bizi özgürleştirir.


Scrikss 419

24. Dolmakalem bizi daha kültürlü biri yapar.

Çünkü her dolmakalemin bir öyküsü ve bir felsefesi vardır. Kâğıda dökülen her harfin bir tarihi vardır. 

25. Dolmakalem parmaklarımızı nasır tutmaktan kurtarır.

İyi dolmakalemin en güzel özelliği belki de budur. Kâğıdın üzerine basınç uygulamaya, kazarak yazı yazmaya gerek yoktur. Sadece dokunmak yeterli olur.

26. Dolmakalem sakinleştirir.

27. Dolmakalem pratik düşünmeyi sağlar.

28. Dolmakalem biriktirmenin iyi ve kötü yönlerini görmemizi sağlar.

29. Dolmakalem güzel sevgi (bibliyofil/kitap sever) ile hastalıklı sevgi (bibliyoman/kitap hastası) arasındaki farkı öğretir.

Dolmakalem her alanda olduğu gibi bir konunun saf meraklısı ile salt biriktirmekle meşgul olanları gösterir. Kalem biriktirmekten yazı yazmaya vakit bulamayanlar da var, onlar bibliyomanlar gibidir, sahip oldukları güzelliklerin farkında değillerdir çünkü sadece sahip olma kısmıyla ilgilenirler. Onlardan olmayalım.

30. Dolmakalem bilimsel düşünceye eğilimi artırır, mümkün olduğu kadar dogmatik, kerameti kendinden menkul düşüncelerden uzaklaştırır.


31. Dolmakalem zanaatkârlara saygı duymamızı sağlar.

32. Dolmakalem dijital verilerin uçucu, analog verilerin kalıcı olduğunu öğretir.

33. Dolmakalem ahengin, uyumun, müziğin ve ritmin hayatın içindeki önemini anlatır.

34. Dolmakalem güzellikleri çoğaltmayı önerir.

Sheaffer NoNonsense

35. Dolmakalem doğu ve batı düşünce sistemlerinin günlük hayata etkilerini anlamamızı sağlar.

36. Dolmakalem sanatın ana damarının şiir olduğunu duyurur.

37. Dolmakalem yalnızlığın güzellikleri olduğunu öğretir.

38. Dolmakalem kavgadan, şiddetten uzaklaştırır, yazının iyileştirici gücünün simgesidir.

39. Dolmakalem ne kadar az şey bildiğimizi gösterir.

40. Dolmakalem dünyadaki her şeyin bir parçası olduğumuzu anlatır. 

Ek:

41. Dolmakalem birleştirir. (Naile U.)

"En güzel yönü de karşınıza güzel insanlar çıkartması, bu güzel insanlar sayesinde insan hem kendini, hem de etrafını daha güzel tanıma olanağı buluyor, ufku genişliyor. Yalnız olmadığını anlıyor." (Yerinde Çizer)

42. Dolmakalem yavaşlatır.

"Dolmakalem yavaşlatır! Biliyorsunuz, çağımız hız çağı olarak adlandırılıyor. Hemen herkes her şeyin hızlı olmasını istiyor. Herkesin çok ama çok acelesi var. Oysa yavaşlamak iyidir. Hayatı sindire sindire yaşamak aslında çok şey katar insana... Dolmakalemle yazarken yavaşlarım. Boş sayfaya sözcükleri birbiri ardına sıralarken, kimi zaman durur kalemime bakarım, onu gözlerimle okşarım. O an yazacağım sözcüğün tüm ağırlığını ya da hafifliğini kalbimde hissederim. Dolmakalem, aceleyi sevmez." (Meltem Ruscuklu)

23 Mart 2017

Okuma Notları 7

Memduh Şevket Esendal (1883-1952)
Bugün tesadüfen 2012'de aldığım bir notu okudum.

Kısa öykülerin büyük yazarı Memduh Şevket Esendal bir dolmakalem tutkunuymuş. Her gittiği yerden özellikle Parker, Pelikan, Eversharp marka kalemler toplarmış. 

(Kızıma Mektuplar, Memduh Şevket Esendal, Derleyen: Muzaffer Uyguner/ Bilgi Yayınları, 2001)

MŞE, kendi öykücülüğünü ve yalın Türkçesini ise şöyle anlatıyor: 

“Edebiyatı bilmediğimden, marifetsizliğimden sade yazmışımdır. Bilsem, öyle düpedüz yazar mıyım hiç? Köylü bir şeyi söylerken dikine, olduğu gibi söyler... Neden? Süslemesini bilmez, benzetmesini bilmez, anlatmasını bilmez de ondan... Marifetli insanlar öyle yapmazlar. Sözlerine, yazılarına marifetlerini sokarlar, hünerlerini gösterirler... Aslını sorarsanız marifet hayatın içinde, hayata uymayan bir şeydir. Benim dilim kısa... İstediklerimi anlatabilmek güç.” 

(Aktaran Memet Fuat, Varlık, Haziran 1952)

15 Mart 2017

Dolmakalem Klipsi


Bilmem hiç dolmakalem klipsleri hakkında hiç düşündünüz mü? Günümüzde hemen her kalemin bir klipsi var ama dolmakalem klipsinin hikayesi başka.

İlk dolmakalem klipsi 1905'te icat edilmiş. Bugün sıradan bulduğumuz bir özellik ama klips icat edildiği günden bu yana sürekli geliştirildi.

Tarihteki ilk klipsler minicikti.

Aslında klips, bir rock grubundaki bas gitara benzer. Olduğu zaman farkında değiliz, yokluğu ise hemen anlaşılır. Klips de böyle bir nesnedir. Çok da önemli olmayan bir parça gibi görünür ama bir kalemde klips olmayınca hemen yadırgarız. Gerçi bu da bir görgü ve kültür meselesi. 

Bazıları hiç klips sevmez, gömlek cebinde de taşımaz. Uzakdoğu kültüründe ise gördüğüm kadarıyla klipse batıdaki kadar önem verilmiyor. El yapımı kalemler doğal olarak değerli kimono kumaşlarından kılıflarda taşınıyor. Bu durumda zaten klipse hiç gerek yok bence.
Osmanlı dönemi ahşap kalem kutusu

Kamış kalem kültürünün olduğu şark coğrafyasında ise kalem kutuları vardır. Üstelik her biri yazı kültürü tarihindeki eşsiz sanat eserleridir.
Osmanlı dönemi gümüş divit.
Mürekkep ve kamış kalemlerin birlikte taşınabildiği divitler de başka bir dünya ve yazı konusudur. Divitler, hançer gibi kuşakta taşınıyordu. Divit ve kalem kutusu çağında henüz gömleklerin yakası da cebi de yoktu. (Gereksiz bir ayrıntı, ilk gömlek giyenler Eski Mısırlılardı.)




Dolmakalem tarihinin kilometre taşlarından biri, Lewis E. Waterman 1884 tarihli bir patent.

Hemen her yerde daha klips diye bir şey ortada yok iken, kalemler ahşap veya metal kutularda taşınıyordu. Doğal olarak ilk icat edilen dolmakalemlerde klips filan yoktur. Gerçi dolmakalemi icat edenler bir olmamışlık duygusunu 20 küsur yıl kadar yaşadıktan sonra klipsi de icat etmekte gecikmediler.


İlk dolmakalem klipsi için 1905'te alınan patent. (Yine bir Waterman icadı.)

Böylece klips kalemlerde tarihsel olarak önce Batı kültüründe bir yer edindi.


Pelikan 120 ve 140'ların efsane klipsi.
 
Batı dünyası çok daha pratik düşünce sistemine sahip olduğundan klips zamanla çok önem kazanmış ve çeşitlenmiş. Üstelik öyle ayrıntılar var ki konuya vakıf olmayan biri hayret edebilir. 

Parker 51, kült kalemlerden.


Mesela sadece tek başına Parker firmasının halk arasında "gömlek düşmanı" olarak da bilinen) ok ucuna benzeyen klipsinin zengin bir tarihi var ve hakkında kitap bile yazılabilir. 

Parker 51

Parker 61 klipsleri
Parker Vector (kalem ucuzladıkça ok da sadeleşmiş)


Parker kalemlerindeki ok figürünün tarihsel bir gelişimi var, önceleri (1930'lardan itibaren) daha ayrıntılı ve çok süslü iken günümüze doğru kimi zaman ayrıntılardan kurtulup daha sade ve daha stilize bir ok figürüne dönüştüğü de oluyor. Yani klips figürü basit bir ok değil, kalemin ucuna bile yerleştiği oluyor firmanın da simgesi ve ayırt edici bir özelliği oluyor.

Lamy Al-star

Klips bir yerde firmanın kimliğinin temel öğelerini, tavrını gösterir ama diğer yandan kullanıcının yaklaşımını da etkiler. Lamy Safari ve Al-star gibi modellerin 1980'lerden bu yana özellikle genç insanlar arasında çok tutulmasının bir nedeni de klipsinin ataşı andırması değil midir? Düşünüyorum da ataş bir zamanlar o kadar çok kullanılan bir nesneydi ki hemen her yerde bulunurdu. Şimdilerde azalsa da çatal-kaşık gibi basit ama temel bir ihtiyacı karşılamaya devam ediyor ve halen her kırtasiyede bulunuyor. Dolmakaleme hiç aşina olmayanlar Lamy Safari gibi kalemleri klasik dolmakalem havasından uzak ve kendilerine daha yakın bulurlar. Renk önemli bir faktör ama diğer Lamy modelleri (en kült model Lamy 2000 mesela) Safari'den çok daha iyi olmasına rağmen o kadar popüler değildir, bunda klipsinin de payı var bence.


Scrikss 419

Benim en sevdiğim klips ise Scrikss 419'un klipsi. Bu klips, temiz duruşu, aşağıya doğru genişleyen kanatları, "S" harfinin bulunduğu alınlık kısmı, çizgilerinin sadeliği ve zarafetiyle bence bir başyapıt.

Ayrıca eklemeden geçemeyeceğim, Scrikss 419'un klips tasarımı bana Romalı askerlerin kullandığı Gladius isimli kısa kılıcı hatırlatıyor.
Antik Roma Kılıçları

Yılan veya kartal şeklinde fantastik klipsler de var. Çıkartılıp takılabilen Kaweco klipslerini de ilginç bulmuşumdur. Graf von Faber-Castell kalemlerindeki yaylı klips de çok kalitelidir.

Visconti Van Gogh Amber


Ancak şimdiye kadar kullandığım en rahat klips Visconti kalemlerindeki simgesel anlamları bulunan köprü şeklindeki yaylı klips.

14 Mart 2017

Dolmakalem Ucu Nasıl Temizlenir?

Lamy 25P ve Emektar mürekkep temizleme bezi


Dolmakalem uçlarının, mürekkep çekildikten sonra kâğıt mendille, peçeteyle veya neredeyse zımpara gibi kağıtlarla temizlendiğini gördükçe dehşete düşüyorum.

Bence yumuşak ve emici bir bez kullanmak her zaman en güzel yöntemdir.

Kendinize güzel bir bez edinin ve dolmakalemin ucunda o kâğıt peçetelerle silip bir türlü silinmeyen, her silme teşebbüsünde uçta dağılan mürekkep izlerinden kurtulun. Kâğıt peçeteler muhakkak olmalı ama masaya veya üstünüze mürekkep dökülmemesi için bir tedbir unsuru olarak kalmalı sadece.

Üstelik hiç belli olmaz, çöpe atılan kâğıt peçetelerin aksine, mürekkep silme bezimiz belki bir gün meşhur soyut ressam Jackson Pollock'ın 1948'de yaptığı "No: 5" isimli tablosu gibi 140 milyon dolara satılabilir.


Jackson Pollock, No: 5, 1948





Jackson Pollock demişken başka pek çok sanatçıyı tanıtan benim de çok yararlandığım Artsy sitesine bir bakmanızı öneririm. Ne de olsa sanat ruhu yücelten bir şey. 

NIB CLEANER / UÇ TEMİZLEYİCİSİ


Montblanc nib cleaner / uç temizleyicisi. Her kutuda 8 adet mevcut.


Mürekkep lekelerini bez ile temizledikten sonra uç temizliğinin son aşamasında şık çözümler arayanlar için Montblanc gibi bazı firmaların çok kaliteli ürünleri var.


Montblanc nib cleaner / uç temizleyicisi