29 Aralık 2020

2020 Notları


Yine bir yıl sonu muhasebesi yapalım.

Bu sene her zaman hatırlanacak veya hep unutulmak istenen zaman dilimlerinden biri olacak galiba. 

Elbette unutulmayacak bir yıl oldu ama 2021'i de unutmayacağız belki.

Pandemi nedeniyle hayatımızın düzeni hiç olmadığı kadar bozuldu. Salgın hastalık görünmeyen bir düşman gibi hep pusuda bekledi, biz de tedirgin bir şekilde yeni hayatımıza uyum göstermeye çalıştık. 

Her bir sayının bir ömrü simgelediğini unuttuğumuz her gün açıklanan sayısal verileri duyduk, sevdiklerimiz için korktuk, çocuklarımız için endişelendik. Öyle böyle derken "hayat devam ediyor" klişesi tekrarlanıp durdu. Adaletin olmadığı bir dünyada yaşamak çok zor maalesef, işin kötüsü yapılacak bir şey de yok. Tarihi başkaları yapıyor, biz yaşıyoruz.

Belki de bu karanlık düşünceler nedeniyle olmalı, defterlere çok az yazı yazdım, oysa tam tersi olmasını düşünüyordum. Sürekli not aldım. Not almak önemli, uzun uzun yazacak vakit yok.

Yine de mürekkepten kalemden uzak durmak mümkün değil.

Bu yıl çok kitap okudum. 

Özellikle Jaguar Kitap'ın bütün kitaplarını okumak gibi bir hedefle yola çıktım, bilmiyorum yayınevine yetişebilecek miyim? (Bu hayırlı okuma eylemine editörlerinden biri olduğum için değil sahiden Jaguar Kitap muazzam kitaplar yayımladığı için başladım.)


Saatler mi kitaplar mı kalemler mi?

Bu sene saatler kazandı. 

Saatlere ilişkin çok çeviri yaptım. Geçen senelerde çeviriden çok korkuyordum, şimdi ise hoşuma gitmeye başladı. 

Hep dediğim gibi, öğrenmenin sonu yok.

İşte bir yıl daha bitti, bitiyor.

İstesek de istemesek de zamanın kendi hükmü var ve en güçlü olanımızın bile sözünün geçmediğini hepimiz biliyoruz. Yine de güzel şeyler dilemek hayırlıdır.

Okuyanlara, yazanlara, düşünenlere; her zaman taze ve güzel sayfalar açılmasını diliyorum...

Çıkmadık candan umut kesilmezmiş. 

Öyleyse, kalemlerimizi, defterlerimizi ve mürekkep şişelerimizi hazırlayalım.


Yeni yıllar hep geçmişte kalır, sonra bir yenisi gelir. 

Biz saatlerimizi ayarlayalım.

31 Aralık 2019

"Geçen gün ömürdendir"

 
"Yeniyiz zannedende yeniye hiç yer yok, insan eski bir tekrar, eski bir ezber."

 Şule Gürbüz, Öyle miymiş?, s.168

07 Mayıs 2019

Mayıs Rüzgârı, Siham-ı Kaza ve Sidharta


Eskiden ara sıra bir haiku yazardım, şimdi her gün yazıyorum. En kısa şiir biçimi olan haiku Orhan Veli Kanık ve Roland Barthes gibi sevdiğim pek çok yazarı ve düşünürü etkilemiş. Basitliği, sadeliği ve kuralları bir yana haiku sanatı yüzlerce yıllık tarihi ile aslında hiç de basit ve sade bir şiir biçimi değil. Haiku bir hayat tarzı aslında.

Haiku yazmaya başladığımdan beri, çevreye daha dikkatle bakar oldum. Bir serçe, gündoğumu, yere düşmüş bir yaprak, gökyüzündeki bulutlar, yağmurun güzelliği, rüzgâr, günbatımı, kanepede uyuyan kedi, ağaçların renkleri ve ay ışığı gibi nereye bakarsam bakayım hayatın devam ettiğini, tabiatın her zaman değiştiğini görüyorum.

Tarih eğitimi alanlar da günümüze ve geçmişe bakışta benzer bir farkındalık yolunda ilerler. Prof. Dr. Kemal Beydilli hocamızın bir dersinde Osmanlı - Lehistan ilişkilerini incelerken mizah yoluyla anlattığı tarihi bir olay geliyor aklıma, olayın kendisi hiç önemli değil aslında buradaki bakış çok önemli. 

Bence günlük hayatımıza da böyle, tıpkı bir bahçeye, bir ormana bakar gibi, mevsimlerin değiştiğini ve nelerin gelip gittiğini görmek için biraz uzaklaşıp kanat çırparak uzaktan bakmalı, mesafe bırakmalı ve dikkat etmeliyiz. Göreceğimiz şey hakikattir; değişim kaçınılmaz, değişime engel olunamaz. 

Benzer şekilde Gılgamış ölümü yenmek için mücadele etse de başarısızlığa uğrayacağını onun dışındaki herkes biliyordu.

Her şey bir yana bakışımızı netleştirdiğimiz zaman bir mürekkep lekesinde bir ömür (Nef’î) veya bir tohumda koskoca bir ağaç görebiliriz:

SİDHARTA 
 
niyagrôdhâ
koskoca bir ağaç görüyorum
  ufacık bir tohumda

o ne ağaç ne tohum
om mani padme hum (3 kere)

sidharta buddha
ben bir meyvayım
 ağacım âlem
ne ağaç
 ne meyva
ben bir denizde eriyorum
om mani padme hum (3 kere)  
 
(Asaf Halet Çelebi, 1953)