03 Mart 2017

Haritada Bir Nokta


"Söz vermiştim kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem, kağıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım"  

Sait Faik Abasıyanık, "Haritada Bir Nokta", Son Kuşlar, Varlık Yayınları, 1952, s.64

Aziz yazarımız ve şairimiz Sait Faik'in Haritada Bir Nokta isimli öyküsü böyle biter. Son cümlesi, öykü ve roman yazma heveslileri arasında oldukça popülerdir. Ancak klişe olması, ilgili ilgisiz nedenlerden dolayı çok fazla didiklenmiş, hırpalanmış olması değerini de hiç düşürmez. Defalarca okudum, okuyorum, lezzeti, duygusu değişmiyor. Her okuduğumda siyah beyaz bir fotoğraf canlanıyor gözümde, başka bir zamana dalıp gidiyorum.

Ben de hep düşünürüm ve kendime sorarım; yazmasam ne olurdu? Elbette hiçbir şey olmazdı. Çoğumuz için böyledir. (Ancak bazı insanlar var ki onlar için böyle bir şey söylenemez, onlar olmazsa biz, kendimiz olamayız, bizi biz yapan kıymetlı yazarlarımız, şairlerimiz var: Sait Faik, Refik Halid, Abdülhak Şinasi, Ziya Osman Saba, Sabahattin Ali, Samiha Ayverdi, Ahmet Rasim, Halit Ziya, Reşat Nuri, Mithat Cemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Safiye Erol, Yaşar Kemal, Salah Birsel, Nurullah Ataç, Turgut Uyar, Edip Cansever ve günümüzden Şule Gürbüz ilk aklıma gelenler. İsimlerini böyle sayıp dökmek hoşuma gidiyor da ondan yazdım.)

Bazı insanlar ise hiç yazmasa da olur elbette. Başıma öyle şeyler geldi ki ben bile inanmakta güçlük çekiyorum; o vakitler saçımı başımı yolup, kalemi, defteri, kitabı ne varsa atıp, onlar yazıyorsa ben yazmayayım, onlar okuyorsa ben okumayayım istedim.

Fakat öyle olmuyor işte. Bir daha dolmakalem, defter almayacağım demiştim, sonra güzel bir kalem, hoş bir defter görünce içim gitti, aldım. Bir daha kitap okumayacağım dedim, Şule Gürbüz'den, Safiye Erol'dan ve sevdiğim yazarlardan, şairlerden bir iki cümle aklıma düştü, "ah" deyip kitaplara koştum. 

Haritada bir nokta bile değilim oysa.

“Duru lacivert gökte, sahneye dizilmiş koro heyeti gibi yıldızlar, birer birer görünerek yerlerini tuttular. Serince bir rüzgâr, önüne hanımeli ve mor salkım kokuları katmış, sürüyordu. Kuşlar, henüz susmuştu. Tabiat ağır ağır uyurken, gönüller uyanıyordu.”

(Safiye Erol, Kadıköyü'nün Romanı, Kubbealtı Neşriyat, 2001)

10 yorum:

  1. Dolmakalemde mürekkep pipoda tütündür demiştim. Kalem ve kağıdın tütüncüde satılıyor olması da bu ifademi desteklemiş oldu sanki. Tütünün yazı sanatı ve kültürüne olan etkisi bence bir araştırma konusu olmalı. Yazılarınız çok keyif veriyor. Umarım sıklıkla yazarsınız. Teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de yorumlar için teşekkür ederim.

      Tütünün yazı kültürüne etkisi çok büyük. Esasen, üç kısma ayırmak gerekir belki de; sigara, pipo ve puro tiryakisi yazarlar, şairler.

      İlk aklıma gelen sigara müptelası yazarlar şairler: Yaşar Kemal (cıgara dermiş), Ahmet Hamdi Tanpınar, Cemal Süreya, Metin Altıok, Baudelaire, Edip Cansever, Turgut Uyar, Behçet Necatigil, Can Yücel, Ece Ayhan, OĞuz Atay...

      Pipo müptelası olanlar ise belki çok daha tutkun galiba: William Faulkner, Jean Paul Sartre ve hep yazdığım Simenon.

      Thomas Mann ise ciddi bir puro tiryakisiymiş. (Zaten bu yüzden ölmüş.)

      Enfiye ise ayrı bir konu.

      Sil
  2. geçmiş zaman bir öğretmenin gürültü yapan sınıfa söylediği şu sözleri hiç unutmadım ''Sümerler beş bin yıl önce yazıyı buldular önünüzde okunacak beş bin yıllık yazı var ve siz hal gürültü yapıyorsunuz''sonra geçen ay okul kütüphanesinin düzenlenmesi ve gelen koli koli kitabın yerleştirilmesi işini yaparken bir ara yeter artık insanlar yazmaya ara versinler bu kadar okunacak eseri bir bitirelim diye düşündüm. Ama bende sizin gibi o kütüphanede kendimi kaybettim o kitaba sarıldım bu kitabı açtım kokusu bile aranıyor kitabın sonra tüm yazarlara selam durdum iyi ki varsınız iyi ki yazmışsınız ve bu sayede birazda ölümsüz olmuşsunuz dedim . ''Bir adama bir kitap sattığın zaman, ona yalnız yarım kilo kağıt, mürekkep ve tutkal satmış olmazsın, ona tamamıyla yeni bir yaşam satmış olursun. Sevgi, dostluk, mizah ve geceleyin denizde dolaşan gemiler, eğer o kitap gerçekten benim anladığım anlamda bir kitapsa, onun içinde bütün gökler ve yer vardır.''demiş Cemil MERİÇ ne doğru söz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Görüyorsunuz, eşyanın görünen soğuk yüzü ile değil eşyanın tabiatıyla, ruhuyla daha çok ilgileniyorum. Bu anlamda kalemseverlerin bir kısmıyla aynı şekilde düşünmüyorum, düşünemem. Kitaplara da tıpkı sizin gibi bakıyorum. Kimi kitap rüzgâr gibi, kimisi fırtına gibi, kimi kahve, kimi sekoya ağacı gibi. Kalemler de öyle elbette, kimine çok bağlıyım mesela. Yazarlara, şairlere şükran duyuyorum: İyi ki yazmışlar, biz de okumuş ve hayalperest olmuşuz. Ressamları ve fotoğrafçıları da listeye eklemek gerek. Onlar da ufkumuzu genişleten sanat emekçileri.

      Sil
  3. Çok uzun zaman olmamakla beraber yazılarınızı sessizce takip edenlerdenim. Güçlü bir kaleminiz var. Yanılmıyorsam "Mürekkepbalığı"nda da okumuştum sizi. Sakın ola yukarıda bahsettiğiniz gibi yazmayı bırakmayın. Yoksa delirmek işten bile değil.

    YanıtlaSil
  4. Sait Faik, öykülerindeki samimi karakterler, o muazzam anlatım... Sait Faik 'yazmasaydı deli olurdu' belki, ama ilham olduğu binlerce insan ne olurdu acaba... Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Sait Faik gibi yazarları okuyunca yazmak istiyorum, yazı yazmaya başlayınca da o büyük yazaralrı yeniden okumak istiyorum.

      Sil
  5. Haritada bir nokta olunca ufaklığım ve hep okumayı sevdiğim Atlas lar aklıma geldi. Hayal kurmanın en güzel sahnesiydi atlaslar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geç yanıt veriyorum kusura bakmayın. Üzerinde harita olan defterleriniz de çok güzeldi Ali Bey, sevgiler.

      Sil